Çarşamba, Eylül 24, 2008

Uçak

Askerliği havaalanının dibinde yapınca her kalkan uçakta bir gün ben de o uçaklardan birinde olup gideceğim bu "süper(!)" yerden diyor insan.Ama o gün gelince de 5 ayın yorgunluğuyla uçak kalkmadan uyuyakalıp kışlaya son bir kez bakmadan eve gidiliyormuş.
Sen tut 5 ayda bir sürü uçağa "hey uçak beni de al beni de gidelim buralardan(F.D)" de, o uçak gelince de beş ay hiç havaya bakmamış, uçak saymamış gibi git, olacak iş değil:)
Evet sayın yolcular, velhasılı kelam yüzlerce uçak saydıktan sonra askerliği bitirdim ve tekrar aranızdayım.
Budur.

Cuma, Eylül 19, 2008

Ayağımın tozuyla...

Herkese selamlar. Sevgili Ned Dorsey'den sonunda bir davetiye kopardım ve koşarak gelip bindim ben de otipise. Hazır binmişken de ayağımın tozuyla bir otipis hikayesi, daha doğrusu şahit olduğum bir diyaloğu yazayım dedim. İyi okumalar.

Efendim malumunuz
Beşiktaş - Maslak (İTÜ kampüsü) otobüsleri, öğrenci yoğunluğundan dolayı özellikle sabahları epeyce kalabalık olur. Yine böyle bir sabah, Beşiktaş Alkım Kitabevi'nin karşısındaki duraktan yolcu alan bir otobüsün yolcuları olarak biz, o kalabalık arasında otobüse binmeye çalışırken kapıya sıkışan orta yaşlı bir teyzenin şoföre bas bas bağırması ile irkildik.

Birkaç dakikalığına herkes sustu ve teyze ile şoför arasında şöyle bir diyalog geçti:


Teyze
- Aaaaaaaaaaaaaaaaa!!!! Yeter ama yaaa!! Dolduruyorsunuz insanları konserve gibi, sonra üstümüze kapı kapatıyorsunuz. Olmaz ki canım, cık cık cık. İnsan bir haber verir en azından!!! İkidir kolumun bacağımın üstüne kapatıyorsun kapıyı!!

Şoför
- Ne yapayım abla, yolcu var, binmek istiyor. Binme kardeşim mi diyelim adama?

Teyze
- Yok yok, sizin saygınız yok kimseye. Taşımacılık bu mu? Düzgün hizmet anlayışı bu mu? (Bu arada konuşa konuşa arkaya doğru ilerliyor)

Şoför
- Yaw çattık yaw sabah sabah... Mır mır mır mır...

Derken otobüs Conrad otelin önündeki durağa geldi ve şoförden şöyle bir ses yükseldi:


Şoför
- Açıyoruuuuuuzzzzz
.....


Şoför
- Kapıyoruuuuuzzzz
.....


Bu "açıyoruz - kapıyoruz" olayı, taa Zincirlikuyu Köprüsü'nün altındaki durağa kadar devam etti. Zaten teyze de o durakta indi. Sabah sabah şahit olunmuş eğlenceli bir aktivite idi.

Pazartesi, Eylül 15, 2008

Çarşamba, Eylül 03, 2008

Kadıköy Minibüsleri

Buraya çok uzun süredir yazı göndermediğimi görünce uzun süredir toplu taşıma araçlarınıda kullanmadığımı farkettim. Hernekadar bir süre sonra eziyete dönüşsede itiraf ediyorum özlemişim.
Dün salı pazarı keyfini yaşamak için mavi minibüslere bindim. Ramazan ayında olmamız aynı zamanda yaz aylarını hala yaşıyor olmamız hepimizi oldugu gibi şöförleride etkilemiş.
Her zaman içinde trafik canavarı olma potansiyeli barındıran Türk şöförlerimiz biraz daha agrasif biraz daha saygısız ama malesef bir o kadar daha komik olmuş.
Acaba dünyanın kaç tane ülkesinde meslektaşı olan bir diger aracın sürücüsüyle muhabbet ede ede giden şöförler vardır?
Kendisine yönelen müşteriyi meslektaşına kıyak olsun diye ikram eden ve arkasından " al al sen gözün doysun" diye bağıran..
ya da "birader kapın açık git. bak arkada abla sıcaktan bayılmıs" diyip canını tehlikeye atmaktan çekinmediği fakat rahatını da düşündüğü müşterilerine beş yıldızlı otel hizmeti sunan şöförler..
Ben başka yerde görmedim..
Gören varsa irtibata geçsin.