Perşembe, Ocak 29, 2009

Takside sigara içmek

"12'de buluşuruz" demiştim arkadaşa.
Çıkarken saate baktım 12 idi. 'Eyvah geç kaldım' derken taksiye binmeden önce bir sigara daha içeyim dedim. Üç dakikalık mesafe olduğu için karşıdan karşıya geçerken sigarayı söndürmeye niyetlendim. Taksici, inmiş arabadan; beni görünce arabaya yöneldi.
- Atma abi sigarayı, dedi sigarayı binmeden önce atacağımı hissettiriyorum demek ki dedim kendi kendime.

'Enteresan' dedim içimden 'taksilerde sigara içmeyeli baya bir zaman olmuştu'.

Ön koltuğa oturdum, elimde sigara. Açtım camı, ki içeriye doluşmasın duman.

- Siz de içiyor musunuz arabanın içinde, diye sordum şoföre.
- Benim arabada hep içilir, dedi bıçkın halde.
- Ben hiç takside sigara içti/içirtti diye ceza kesilen taksi duymadım ama siz etraftan duymuşsunuzdur belki. Hiç olmadı mı böyle bir olay, diye sordum.
- Yok abi, dedi, hiçbir taksici arkadaştan duymadım böyle bir şey. Ceza meza kim kesecek, dedi.

Sigara içe içe gittik. Daha sigara bitmeden gideceğim yere gelmiş oldum. Attım sigarayı camdan (çevre bilinci=sıfır imajı). 'Hayırlı işler' dedim. Gitti.

Böyle sigaraya izin veren bir taksi şoförüne daha rastlar mıyım bilmem. Plakasını almadım da zaten. Belki size de denk gelir bir gün. Rahatınıza bakın.

Salı, Ocak 27, 2009

Taksici vs. 5 Kişi

İlk yazımı bloga ismini veren bir "otobüs" hikayesiyle yazmak isterdim. Kısmet bir taksiyeymiş...

Maslak'ta çalışan ben ve 4 arkadaşım(toplam 5 oluyoruz dikkat), öğle arasında yemek için İstinye Park'a gidelim dedik. Servis ortalıkta yoktu, araçla 5 dakikalık mesafe olduğundan yol kenarında bekleyen taksiye atladık.

Şoför "Ben 5 kişi almam." dedi. "Yasak."

Biz birbirimize bakarken inmeye razıydık. Ama şoför aracı çalıştırdı, yola koyuldu. İçimizden "Oh götürüyo galiba eheh." nidaları geçti bir an. Fakat şoför yol boyunca nasıl bir manyak olduğunu bizlere gösterdi. Dikkatinizi çekerim, 5 dakikalık bir mesafede oluyor bunlar.

Şoför Şov:

*Ben 5 kişi almam.
*Yasak zaten.
*Hiç 5 kişi almadım taksime. Almam ki.
*Hayır ya ceza yazsa polis.
*Almam ki 5 kişi.
*Amörtisörler de patlayabilir.
*Bu araç 5 kişi almaz yani ısrar etmenin anlamı yok.
*5 dakika mesafe olması farketmez ki, 5 kişisiniz bir kere.
*Araç 4 kişilik, 5 değil. Olsa alırım.

- Abi geldik tamam. Taksimetreyi de açmadın(Bu da ayrı ve ilginç bir detaydır:) ama burası en fazla 4TL tutuyor. Buyur 5TL.

*Hayır ben 5TL almam demiyorum 5 kişi almam diyorum.
*Almadım hiç.
*5 kişi bir taksiye binebilir mi?
*Allah bereket versin.
*Güle güle gençler.


Gün boyu eğlencemiz oldun 5'e takmış şoför amca. Nesin sen ya? :)

Bu arada "5" rakamının bu olayda ruhani bir etkisi olduğunu düşünüyorum...

Pazartesi, Ocak 19, 2009

Eksero Eksero

FriendFeed'de yorum olarak aktarılan bir itiraf getirdi aklıma. Olay Pendik dolaylarında bir minibüste geçmektedir. Olayın kahramanlarından olan abimizin ağzından naklediyorum:
Şoförün iki sıra arkasında oturuyorum. Orta yaşın biraz üzerinde iki abla bindi minibüse. Önümdeki koltuğa oturdular ve başladılar Rumca (Trabzon'un bazı köylerinde konuşulmakta olan orjinal Rumca'dan biraz farklı bir dil. Pek yaygın değil) bir şeyler konuşmaya. Birini çekiştiriyorlar. Ablalalardan birinin ağzı baya bozuk, konuştuklarını benim anladığımdan habersiz çekiştirdikleri kadına verip veriştiriyor. Çaktırmamaya çalışıyorum ama bazen öyle orjinal küfürler (edenin yaratıcılığından mı dilden mi kaynaklanıyor bilmiyorum çok acayip küfürler vardır Rumca'da) ediyor ki abla, ister istemez gülüyorum. Diğer abla farkeder gibi oluyor ve küfürbaz ablaya "şu adam galiba anlıyor" diyor. Küfürbaz abla şöyle göz ucuyla bana baktıktan sonra "şeyini şettiğim şeyi nerden anlayacak" diye bana da giydirip kaldığı yerden devam ediyor kalaylı çekiştirmeye. İneceğim yere geldiğimde yerimden doğruldum ve üzerime düşen vazifeyi gerçekleştrmek üzere ablalara döndüm "eksero eksero (anlıyorum anlıyorum)" deyip indim minibüsten.

Salı, Ocak 13, 2009

Genç dimağlarda bir Hülya Avşar sorunsalı

Malum çocuklar, özellikle de 4-6 yaş civarında olanlar, hayatı anlayabilmek için habire ebeveynlerine ahret soruları sorarlar. Bu sorular evde falan sorulduğu zaman iyi hoş ama otobüs gibi bir toplu taşıma aracında, bir de bağıra çağıra sorulduğu zaman insanı rezil edebiliyor.

Nasıl mı oluyor? Şöyle:

Yıl 2003. Akşam işten çıkmış, kendimi Zincirlikuyu'dan Beşiktaş yönüne giden ilk otobüse atmışım. Oturduğum koltuğun hemen karşısında yüzü bana dönük şekilde bir baba ve kucağında da 4-5 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim oğlu oturuyor. Çocuk pek şeker, pek sevimli.

Otobüs hareket etti. Çocuk, önünden geçtiğimiz her yerle ilgili, otobüse binen her insanla ilgili birşeyler soruyor babasına. Hem de taramalı tüfek gibi. Derken arada şöyle bir kupe yakaladım (Ç = Çocuk, B= Baba):


Ç = Baba duvayda ne yazıyo? (Otobüsün durduğu duraklardan birinin arkasındaki duvara Nuri Alço yazılmış)
B = Nuri Alço oğlum.
Ç = Baba bu Nuyi Alço kim?
B = Alçak bi adam oğlum.
Ç = Heee (Cevap pek tatmin etmese de, ilgisi hemen yan koltukta oturan adamın elindeki gazeteye kayıyor. Gazetede Hülya Avşar'la ilgili bir haber ve kocaman da bir resim var.) Baba bu kim?
B = Hülya Avşar oğlum.
Ç = Baba Hülya Avşar'ın memeleri niye büyük?
B = Şşşşt hop, ayıp len
Ç = Heee ehü ehü ehü

Hemen akabinde otobüste bir kahkaha tufanı kopuyor. Fırsat bu fırsat deyip indim ben direkt otobüsten.

Trende Türk usulü açık büfe

Baktım habire otobüs dolmuş yazısı çıkıyor, bir tren macerası yazayım da araya renk olsun dedim.

Ankara - İstanbul arası tren yolculuklarını çok severim. Binbir çeşit insan görmek, trenin sesini duymak, yemek vagonunda Tekel birası keyfi falan nefistir.

Yine böyle bir yolculuğa çıkmak üzere sabah saat 8 küsur gibi İstanbul'dan Ankara'ya giden bir trene bindim. Zamanını hatırlamıyorum ama çok kalabalık yok. Orta yaşın biraz üzerinde bir teyze de geldi tam karşımdaki koltuğa yerleşiyor. Yerleşiyor diyorum, çünkü bu süreç elindeki bilimum torbadan dolayı epey uzun sürdü. Hatta devasa büyüklükteki torbalardan birini üstteki bölmeye sığdıramadığı için koridor tarafına, koltuğunun yanına koydu.

Neyse, teyze nihayet helâk olmuş vaziyette oturdu yerine. Ben de yan gözle izliyorum kendisini. O an yakalandım. Teyze hemen muhabbet açtı. Haliyle ilk soru şu: "Yolculuk nereye?". "Allah" dedim içimden "Çok eğlenceli geçecek yolculuk". "Ankara'ya" dedim. Bu arada koridordan geçip yerini bulmaya çalışanlar da teyzenin torbaya takılıp takılıp duruyor.

Daha ikinci soru gelemeden "Sizin şu torbanızı bizimkiyle beraber yukarı koysak da geçenler çarpmasa" dedim. Teyze, "Bu gençler de hiçbirşey bilmiyorlar" edasıyla "Turşu var onda turşu, düşer kırılır falan" diye cevap verdi. Ama hemen akabinde ayağa kalktı, torbayı özenle benim koltuğun arkasına yerleştirdi ve yerine oturdu tekrar.

Bu arada tren hareket etti. Teyze bu sefer de çantasından çıkardığı bilimum meyva, poğaça gibi besin maddelerini sunmaya başladı "Ay bu da var istersen, yok sevmem diyosan şu da var". O kadar da ısrarcı ki fırsat versem hemen orada börek açıp dolma saracak. O kadar ısrar üzerine kıramayıp bir tane poğaçasını almayı kabul ettim. Güzeldi de açıkçası, eline sağlık.

Teyze o ilk heyecanın etkisiyle bir süre sonra uyuklamaya başladı. Bu arada yanında da her an kullanıma hazır bir şemsiye duruyor, ikide birde dizime düşüp gıcıklık yapıyor. Dedim ki "Ben en iyisi bir fırsatını bulup yemekli vagona kaçayım." Kaçtım da. Orta şekerli bir Türk kahvesi söyledim kendime, bir iki saat öyle geçti. Ama yapacak birşey yok, dönüp dolaşıp gideceğim yer gene teyzenin karşısı.

Gittim haliyle. Teyze neredeyse bütün ailesini anlattı, kim nerede çalışıyor, kaç yaşında, kiminle evli, kaç çocuğu var, Ankara'ya niye gidiyor vs. vs. Epey bir zaman geçti, yoruldum tabii. Uyudum uyuyacağım, teyzeye tek gözle bakıyorum. Akabinde dalmışım.

Yolculuğun sonuna doğru uyandım. Teyze hemen farketti tabii. Kalktı yerinden, koltuğumun arkasına koyduğu naylonu aldı, içinden bir turşu kavanozu çıkardı. "Al, al" diye ısrar ediyor. Dedim ki "Arkadaşıma gidiyorum, midesi rahatsız, yiyemez, zaten çok kalmayacağım, yazık olmasın". Uzun uğraşlardan sonra ikna etmeyi başardım.

Zaten o arada da tren Ankara Garı'na giriş yaptı. Millet inmeye başlayınca, teyze de hareketlendi. Önce kaçsam mı fırsattan istifade diye düşündüm, ama sonra vazgeçtim. Yüklerini trenden indirip gar çıkışına kadar taşımasına yardım ettim. Teyze de bana el işi ufak bir havlu verdi hediye olarak, kendi yapmış. Çok hoşuma gitti. Hâlâ duruyor evde.

Türk insanının bu paylaşımcı ruhuna bayılıyorum. Özellikle de orta yaş üzeri teyzelere. Annem gibi valla, habire birilerini doyurma derdindeler :0)

Salı, Ocak 06, 2009

Hava neden soğuk?

Kar yağdığı geçtiğimiz haftalarda Mecidiyeköy'den bir taksiye bindim. Klimadan dolayı içerisi yanıyordu, dışarıda yediğim soğuktan sonra iyi gelmişti. Taksici, bıyıklı, hem cüsse hem de karakter olarak ağır bir abi :) Tabi bindiğimde hemen klasik bir diyaloğa girdim taksici ile, işte maksat muhabbet olsun bizimki.

Ben : Beşiktaş iskele.
T: Hemen yeğeenim.
Ben : Uuuvvv hava çok soğuk valla.
T: Öyle.!
Ben : Nasıl iş oluyor mu karda kışta?
T: Eh işte.. Hava soğuk diyorsun?
Ben : Evet! Değil mi? :s
T: Soğuk, peki hava neden soğuk?
Ben : İşte dünyanın güneş çevresindeki dönüşü, yeryüzü ısısı yani mevsimler vs.. (saydım saydım, ben saydıkça o "cık, deel" sözleriyle renk kattı sağolsun)
Ben : Peki hiç biri değil, neden soğuk? (ve beklenmeyen cevap içeriyi iyice soğutur..)
T: Sıcak değil de ondan!
Ben : Hmm, peki hava sıcak olduğunda da soğuk olmadığı için mi?
T: Kavradın sen bu olayı.. Zeki çocuksun..

Nasıl yaaaa, Nasıl? :s

Mynetçi taksici

Dün Bağdat Caddesinden toplantım sonrası, 45 yaşında, ilk okul mezunu (kendi ifadesi ile 7 yıl üniversite gibi ilk okul okumuş) yeni dede olmuş emekli bir taksiciyi çevirdim. Trafik nedeniyle 2 saat 45 dk süren seyehatimiz boyunca taksici ile oldukça koyu sohbet ettik.

İlk önce, sigarası bittiği için en yakın tekelde durarak bana sigara aldırdı. Macera başlıyor heyecanıyla bu ricasını kırmadım. Hem benim de canım sigara çekmişti. Sonrası da konu bir şekilde ne iş yaptığıma gelince internet reklamcılığı işi ile uğraştığımı söyledim. Açıkcası kendisinden beklemediğim cümleler döküldü ağzından

- Yahu evladım ben Mynetçiyim. Siteye her girdiğim de sayfanın ortasını kaplayan bazen de siteye girmemi engelleyen reklamlar çıkartıyorlar. Ben de hemen sayfayı tekrar çalıştırıyorum (refresh ediyor). Bu adamlar neden ısrarla bunu yapıyorlar anlamış değilim.

Valla bilmiyorum amca diyebildim sadece:)