Saat 00:30'da Harem'den kalkan otobüs... Malum bayram tatili.
Hem de 9 gün. E memlekete gitmek lazım. Güle oynaya otobüse biniyorsun. Koltuk numaranız 9-10. Sizinki koridor, karınızınki cam kenarı. Genelde önce binip o kapıyor zaten. Tam kazınan mideni tostla bastırmış, koltuğunda hafif kaykılmışsın ki çotank! diye bir ses geliyor. Herkes bir panik. Tepedeki lambalardan biri mi patladı, n'oldu yahu? demeye kalmadan bir bakıyorsun ki ön camda bir delik. Cam kırılmış ama dağılmamış. Havalı ya, ondan... Derken ön koltuklarda oturan hanımlardan bağırışmalar geliyor. Sen de yavaş yavaş olayı idrak etmeye başlıyorsun. Her şey o kadar bir anda olmuş ki, böyle durumlarda insanların "valla her şey bir anda oldu, hiçbir şey anlamadık" demesini anlıyorsun. Her yer cam kırığı içinde. Otobüs duruyor. Oturduğunuz koltuktaki cam kırıklarını temizlemesi için muavini çağırıyorsunuz. Sonra camları temizlemeye çalışırken bir de bakıyorsunuz ki koltukta koca bir daş. Sonra karın diyor ki "kafan kanıyor." Bu cümleden sonra haaa, diyorsun demek ki kafamdaki acı bundan. E o zaman demek ki cam da bu yüzden kırılmış. Sis perdesi dağılıyor, taşlar yerine oturuyor. Yani aslında taş yerine oturmuş. O yer de benim kafam ama çarpmanın şiddetinden ve daşın büyüklüğünden olsa gerek ses görüntüden sonra geliyor.
Daşı eline alıp kaldırıp bakıyorsun. Ölmek ya da ölmemek. İşte bütün mesele bu!
Nasıl yani? Şimdi ben gecenin 1'inde otobüste giderken bir daş camdan girdi ve benim kafamı mı buldu? Başının zonklamasını daha bir hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bütün dikkatler sana yöneliyor. Tamam, diyorsun. İyiyim ben, yok bir şeyim. Ayağa kalktığın anda miden bulanmaya başlıyor. Hah! diyorsun, buraya kadarmış. Yolun sonuna geldik. Mide bulantısı varsa, kusma da olur. Kusma da beyin kanaması emaresidir. Kafanın içinden beyin kanaması ihtimali geçer geçmez bünye elektriği kesiyor. Hooop her yer kararıyor. Buradan sonrasında 30 saniyelik hatırlamadığın bir kısım var. Gözünü açtığında birinin kucağındasın ve otobüsün merdivenlerinden iniyorsunuz. Bilinç açılmış ama dil dönmüyor ki! Tsu! diyorsun, herkes size bakıyor. Su yani, su! Soğuk su verin bana. Asfalta yatırılıyorsun. Tepenizde bir sürü insan, hepsi kocaman birer göz olmuş size bakıyorlar. Gözlerden bir çifti tanıdık. Karınızınkiler...
Haa demek ki daha gitmemişiz. Sonrası bildik... Ambulans, hastane, sabaha kadar müşahede, serum, tansiyon ölçme filan. 9 günlük bayram tatilinin ilk günü için kader size Haydarpaşa Numune'de bir süit ayarlamış ve bu sürpriz haberi de size bir daşla bildirmiş...
7 yorum:
İnanılmaaz, nerden nasıl geldiğini hala bilmiyor musunuz ?
Amanın çok büyük geçmiş olsun :0( "Ummadık taş baş yarar" sözünün gerçek anlamı maalesef sizde hasıl olmuş. Özellikle Ankara'nın bazı bölgelerinde çocukların geçen trenlere falan taş attığına şahit olmuştum ama duran otobüse, hem de birini yaralayacak şekilde taş atılmasını aklım almıyor. Verilmiş sadakanız varmış diyelim.
Bu hikaye bana Brad Pitt ve Cate Blanchett'in başrol oynadığı Babil filmini hatırlattı:P Yine de geçmiş olsun...
Benden de gecmis olsun. Okurken sanki sonunda bu ruya diyeceksin diye bekledim.
Sifalar dilerim.
E 5 üstündeyiz. Yol tıkalı. Yol kenarında haplanmış gençler, ellerinde kocaman taş parçaları, garip hareketler yaparak bekliyorlar. Acaba ne yapacaklar?
İşte o yapacaklarını yaptıktan sonra korkuluğun üzerinden atlayıp bayır aşağı kaçmak öyle kolay ki.
Ne günlerdeyiz!
Öndercim geçmiş olsun. Şimdi okuyabildim ancak: (
Aaa çok geçmiş olsun :(
Yorum Gönder