Denizli'nin dolmuşları bir gariptir. İnmek için "şoför bey, müsait bir yerde durur musunuz" diye seslenmenize gerek yoktur. Bildiğimiz kapı zilleri konmuştur dolmuşların her tarafına ve siz inmek istediğinizde o zile basarsınız. Kanarya sesi ile zil çalar ve şoför ilk durakta dolmuşu sağa çeker. Siz de inersiniz.
(Enteresan değil mi?:)
Denizli'ye ilk gittiğimde dolmuşlarda bu ziller yoktu (yıl 1996 idi) fakat sonraki senelerde her dolmuşta karşımıza çıkmaya başladı. Bizim gibi şehire dışardan, öğrenci vizesi ile gelenler bu uygulamayı güzel bir fikir olarak görürdü. Zira en arkada oturan, ince sesli bir bayanın "şoför bey inecek var" bağrışını, ön tarafta kendini Peugeot markalı minibüs motorunun gürültüsüne kaptırmış şoföre duyurması çok zordur.
(Denizli'de de arka sırada oturanlar, öndekinin omzuna dokunarak şoföre parayı uzatırlar. Fakat "şuradan bir kişi geçiriveğcen mi?" sorusu ile uzatırlar bu parayı. Ben bir kere bile "amca/teyze, oradan bir kişi geçmez, çok dar" esprisini yapamadım tabii.)
Dolmuş hatlarını verimli kullanmak için Kınıklı bölgesinde minibüsler garip bir uygulama yapar. Eğer yolun öte tarafına gidecek bir yolcu varsa (oraya Kınıklı derler) tam o bölgeye gelindiğinde şoföre "Kınıklı var" diye bağırırdı veya şoför o bölgeye geldiğinde yolculara "Kınıklı vağ mı?" diye sorardı.
["Kınıklı var" diyen olursa yol azıcık uzardı. Kınıklı'da bir de halı saha vardı ve şimdi anlatacağım hikayede biz o halı sahaya gidiyorduk.]
Gündüz okulda yorulmuşuz, akşam maç yapmaya gidiyoruz ve atlamışız minibüse. Üç kişiyiz. Sanırım o halı sahaya ben ilk defa gidiyorum (tam olarak nerede ineceğimize dair bilgilerim kesin değil yani) ve tam Kınıklı ayrımına geldiğimizde şoför arkaya dönüp minibüste kalmış üç-beş yolcuya "Kınıklı vağ mı" diye sordu. Bizim eleman "Kınıksız var" deyince ben gevşedim biraz. Komik tipli de bir elemandı ve ufak bir kahkaha krizine girip çıktım.
Kınıklı'ya sapınca, dolmuşun halı sahanın önüne kadar gidip gitmediğini bilmediğim için o gevşeklik ile şoföre şu soruyu da sordum (itiraf ediyorum, sordum):
"Kaptan, stadın önünden geçiyor musun?" !!!
Şoförden önce, bizim elemanlar döndü bana şaşkın şaşkın. "Ne stadı lan?" diye. Denizli'de bir tane "stad" var ve o da gittiğimiz bölgeden oldukça uzak ve o dolmuş stadın önünden geçmiyor. (Fenerbahçeliler çok iyi bilir o stadı.) (sosyal mesac)
Gitmekte olduğumuz halı sahaya "stad" diyerek halı sahayı onore, kendimi rezil, arkadaşları kahkaha krizine terk etmiş ve şoföre de "manyak bu çocuklar" dedirtmiştim. Sen misin "Kınıksız"a gülen. Koskoca "stad" gülüyor şimdi sana:)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
hehe :)) abartma huyun var sanki, evet :)
minibüs ya da dolmuşlarda bi şekilde alıyo şoför intikamını yaa.. ya ani frende düşüyosun, ya şaşalıyosun dilin dolanıyo kendi başını yakıyosun ya da en kötüsü duymazdan gelip durmuyo adam ineceğin yerde..
not: sosyal mesaj süper, en karasından kartal mesajı olmuş :) bravo
yıl 2001 denizliye ilk defa yolum düstü ve kınıklıya gidiorduk
inanmıcaksınız ama
minibüs soforu halısahanın ordan geçerken iste bu sahaya stad demislerdi dedi ve bütün minibüs olayı bilirmiscesine gülümsedi..
hahahahahha :)
halka mal olmuşsun (kusura bakma a'yı inceltemedim ama yazarken :) siz doorusunu anlayın :))
Fenerbahçeli arkadaşlar kızgınlıkları ile ne dediklerini bilmedikleri için "espri" yapmaya çalışıyorlar. Bu yüzden:)
Zeynep inanma yani. Palavra.
(Ama iyi espriydi Vatansız Kral, gözümden kaçmadı.)
Denizli Atatürk stadında bir Beşiktaş anım vardır ki... Of of of. Evlere şenlik. Ne zaman ve nerede anlatsam acaba?
Burda anlat burda..
Meraklandık :)
Yıl 1996. Okulun ilk haftası, herkes birbiriyle yeni tanışmış, kaynaşma henüz olmamış ve Beşiktaş, Denizli'ye maça geliyor. Üç beş Beşiktaşlı toplanıp gittik maç günü stadyumaaaaaa...
Eeee?
Sonra baktık bize en uygun tribün, üzerinde "öğrenci tribünü" yazan tribündür diye dalıverdik içeri. Kapıdan korsan bilet alarak. Yıllarca o adamı yerel tv'lerde gördüm sonra. Denizli'nin amigosuymuş. Adam soktu bizi tribüne yerleştirdi. Kızlı erkekli bir grup üniversite öğrencisi.
Peki bunun nesi garip?
Şöyle ki Amokachi vardı o zaman. Bir gol attı ve biz havalara uçtuk "Gooooool" diye. Ama o ters bakışları o heyecanla fark edemedik tabii. Meğersem Denizlispor fanatiklerinin olduğu tribündeymişiz ve Beşiktaş taraftarı olduğumuz için herhalde "arkaları bu kadar sağlam olmasa bu tribüne gelip sevinecek halleri olmasa gerek" diye düşünüp bizi ellememiş olabilirler.
Yıllarca o tribünün önünden geçerken unutamadım bu anımı. Beşiktaş da kazanmıştı o maçı. 4-1 miydi neydi.. Yanlış hatırlamıyorsam. Amokachimiz sağolsun. Nerelerdedir acaba şimdi. Hey gibi.
ahahhahah :) "çarşı" gücü korumuş sizi..
tüm kara kartallar korunmuş kutsanmış gezer il ve tribün farketmez..
derler ki; fener tribününde 1 kartal 10 kaplan gücünde olurmuş :)
çarşııı 25. yılın kutlu olsun :)
o çarşı gücünü yanınıza alarak sizleri fenerbahçe-besiktaş maçında kadıköye fener tribününe bekliorum.
beşiktaş gol attığında çarşı gücüyle sevinin bakalım :) keh keh
geliriz ne var sizden mi korkucaz..
aa meydan okudu bak görüyo musun?
benim eve yakın zaten koşa koşa gelir dönerim; sağlama almak lazım tabii :))
ned napar bilemem..
Ben bıraktım stadyumda maç seyretmeyi:) Evden daha kolay.
Ama şöyle olabilir, Beşiktaş-Fener maçlarını seyrederken Beşiktaş gol attığında -ki her zaman atar ve şaşkınlaştırır Feneri "Gooooool" diye bağırabilirim Fenerlilerin arasında :) Nolcak ki.
Aslında buna benzer bir durumu da gözlemiştim. Fenerlilere el hareketi yapmadıktan sonra istediğini söyleyebiliyorsun gol sevinci sırasında çünkü onlar zaten kendi futbolcularına sövmekte oluyorlar o sırada ve sizin sevincinizi algılamıyorlar bile:)
Ama Beşiktaş öyle mi? Gol yerse, "e tamam n'olmuş yani" diyerek geçer. Üzerinde durmaz. Daha önemli şeyler vardır. Ağaçlar ile ormanı birbirine karıştırmaz yani. Nasıl? Hehe.
Yorum Gönder