Çarşamba, Şubat 14, 2007

Yannis otubuz bu baba!

Dünyada ondan daha inaçı birini daha tanımadım dersem yalan olmaz. Babam. Eğer o bir şeye karar verdi ise mutlaka olmalı.
Girizgah mühim. Asıl hikayeyi besleyecek çünkü:)
8 ayı beyaz, 3 ayı ayaz,1 ayı yaz bir memleketten Sivas'a gideceğim. Babam ve annem yolcu edecek beni. Gece 03:00'te orada olacağım. Birileri gelip beni alacak diyorum, babamın içi rahat. Oysa çok defa taksiye biniyorum inince.
Sivas'a giden araçları bilirim. Ama bu başka bir araç. Babamın bir arkadaşının otobüsü. İçeriye ilk adımımı atıyorum ve gerisin geri aşağı inip, babama;
-Baba bu Sivas arabası değil. Babam;
-Nasıl değil. Yanlış otobüse mi bindireceğim seni. Töbe töbe. HemTalat Beyamcan arabada. O seni gidene dek kollayacak. Ben;
-Ya baba ne kollaması? Ne Talat Bey'i? Hem bu araç Sivas'a bile gitmiyor.

Biz böyle tartışırken, otobüstekiler de bizi seyretmekte. Bir yandan da cıklamalar.
Rabarba;
-Cık cık cık. Bak kıza babasına nasıl da çemkiriyor. Okumakta kâr etmiyor bu devirde. Saygı okulda öğretilmiyor ki? Cık cık cık.
E babam bu sözleri işitince, inadım inat damarı da şaha kalkmaz mı? Annem kaş-göz işaretleri ile "Bin şu arabaya" diyor. Yanıma gelip kulağıma fısıldıyor;
-Ayol adamın huyunu biliyorsun. Sen biniver otobüse, yolda iner kendi otobüsüne binersin. Sizinle mi uğraşıcam bu buz gibi havada.
Mesaj alınmıştır. Arzu biner otobüse. Hostes koltuğundayım. Sevdiğimi bildiği için babam burayı almış. Yolda şöför soruyor;
-Nerede ineceksin kızım?
Ben;
- Sivas'ta.
Adam bir "hımm" çekti ve sonra konu konuyu aça aça sohbete koyulduk. Muavin de çay&kahve taşımakta muhabbete. Tercan'a girerken şöför aşağıdaki cümleden sonra koptu. Gülüyor;
-Buradan biz Karadeniz'e sapacağız. Bu araba Sivas'a gitmez:)))
-Biliyorum gitmediğini de niye gülüyorsunuz?
-Üniversiteye giden kızsın. Yanlış arabaya bindiğini ne zaman anlayacaksın diye bekliyordum. Hehehehee heh heee(Önlerden duyanlar da gülüşmeler.)
-Ben severim aktarma yapıp gitmeyi. Şimdi mesela Tercan'da inip, başka otobüse bineceğim. İyi oluyo böyle. Heh heh he. (Töbe töbe! Manyak yurdum insanları. Dengesizler.)
Babama nasıl kızıyorum. Serde yiğitlik var. Paşa paşa iniyorum. İçimdeki diğer ses, git Karadeniz'de bir ilde in, ordan geç Sivas'a. Yol boyunca da şu yurdum insanlarını canından bezdir diyor ama saat ilerliyor. Gece yarısı artistlik edeceğim derken başıma bir şeyler gelecek diye cesaret edemiyorum. İniyorum otobüsten. Başka bir firma ile Sivas'a gidiyorum.
------
Babama durumu anlatmıyorum. O hala doğru otobüs olduğundan emin. Zaten unutmuştur hadiseyi:)

4 yorum:

Mine Yaman dedi ki...

Hahahhahahahaha
koptummmm :)))) Süpeeer...

Ay böyle bişi ilk defa duyuyorummm.. Yazıkkk :))

Neyse allahtan Edirne tarafına giden bir otobüse binmedin, tam tersi taraftan dönmek zor olabilirdi :))

Ned Dorsey dedi ki...

Hmm demek seni dünya üzerinde herhangi bir çöle bıraksalar, üniversite mezunusun ya hangi çölde olduğunu da şak diye anlayacaksın sanıyorlar demek ki.

Hmmm. Enteresan bir bakış açısı:)
Gobi mi yoksa?:))

Ned Dorsey dedi ki...

Hangi çölde olduğunu "şak diye" anlaman sana ne kazandıracaksa tabi:)))
Hehe.


Otobüsten inerken bavulunu otobüste bıraksaydın da sonradan o firmaya "bagajımı çaldılar" diye dava açsaydın bari. Sinirin anca öyle geçerdi herhalde:))

Vatansız Kral dedi ki...

ben en çok şunu düşünüyorum ya bindiğimiz otobüslerin hepsi yanlışsa

bütün bu araçlar bizi götürdüğünü iddia ettikleri yerlere götürmediyse gidilmiş yerler "oralar" değilse. ya biz bile "biz" değilsek.
neyse abilerim ablalarım.. :)