Çarşamba, Şubat 07, 2007

Adile Naşit gibi bir teyze ile 45 dakika

Problem: Adile Naşit benzeri bir teyze ile aynı otobüste olsaydınız, nereye oturmak isterdiniz? Süreniz başlamıştır, başarılar dilerim. (cevap alttadır.)

Okula gitmek için kullandığım otobüsün hiç boş olduğunu görmedim. İnsanlar hep ayaktadır ve hep omuz omuza mücadele yaşanır. İşte bir keresinde, ben yine okula giderken bu otobüsün boş haline denk geldim, nasıl olduysa. Sonra ilk gördüğüm yere oturdum hemen. Cam kenarımızın verdiği ölçüde etrafa gülücükler attım, her bir durak için ayrı bir şarkı tutturdum, yani çok mutluydum. Sonra işte, bu mutlu halimle bir yaşlı teyzeye yer verdim. Hayır, buna üzülmedim, otobüsün kalabalık olmaması benim için yeterliydi. Sonra işte biraz arkaya geçtim. Bir iki durak sonra yaşlı teyzenin yanı boşaldı ve beni yanına çağırdı. Koşarak oturdum.

Teyzemiz engel olamadı kendisine ve sevecenliğini göstermek için konuşmak gereği duydu. (*) elimdeki bakkal defterine benzeyen notlarımı merak etti, sonra onları pek sevimli buldu. Okuduğumu öğrenince pek sevindi. -Buna ben bile bu kadar sevinmemiştim.- İşte doktor kızından ve diğer mürekkep yalamış yakınlarını saydı. Sonra, ne okuduğumu sordu tabi, ben de söyledim ama, kulakları biraz ağır işitiyor gibiydi ve yanlış anladı. İşte ben de durumu anlatacaktım ama fakültenin durağına gelmiştik. Teyze benim öss’ ye hazırlanıp büyük bir adam olacağıma inanıyorken, indim ben de bozuntuya vermeden. Ettiği hayır dualarıyla 2. üniversite bile okuyabilirdim ama önce bütünlemelerimi vermeliydim.

(*) Böyle teyzelerden her mahallede en az bir tane bulunmalıdır. Çok insan-sever olurlar. Bütün hayat hikayesini bir beş dakikaya sığdırma başarısını gösterirler. Bu sırada size hafif dirsek atıp, göz bile kırparlar ve Adile Naşit gibi gülerek konuşurlar.

Cevap: Tabi ki yanına. (Bildiniz, tebrikler!)

Dip not: Bir daha o teyzeye rastlamadım ve otobüs yine kalabalıklaşmaya başladı. Ya da bana kalabalık geliyor da olabilir, bilemeyiz.

3 yorum:

Deniz Ural dedi ki...

"Kuzucuğum, okuyor musun sen? Efendim? Haa... Aferin evladım, Allah zihin açıklığı versin yavrum..."

Ne güzel anlatmışsın Erdinç, eline sağlık. Şimdi farkettim, deminden beri gülümsüyormuşum. Hele Adile Naşit'in fotoğrafı da olunca, ağzım bir süre gülük kalır herhalde. :)

Şöyle bir teorim var: İnsan mutlu olduğu zaman genelde mutlu insanlarla karşılaşıyor. Güzel güne güzel insan da denebilir. Pastanın kreması gibi. :)

Ned Dorsey dedi ki...

Biz otobüsleri o teyzelerden miras aldık gibime geliyor bazen. Onlar bizden önce de biniyorlardı. Şimdi böyle sohbete tutabilirlerse bizi mutlu oluyorlar işte.

Bir de negatifliğin bulaşıcı olduğu gibi "pozitiflik" de bulaşıcı.
Gerçi bu matematikteki "- çarpı + eşittir -" durumuna benzemiyo ama.. Olsun. :)

Ned Dorsey dedi ki...

Bir not daha. Sanki sohbetin içeriği önemli değil de, maksat gülümsemeyi muhafaza ederek birileriyle laflamak gibi bir durum. Mu acaba?