4 Eylül 2006 Pazartesi, Londra'ya giderken uçakta karalanmış satırlar:
...sabah 06:45'te evden çıktım. 25 kg'lık bir bavulla. Belki de çoktan küçücük bir fıtık edinmişimdir kendime. Birçok değişik noktada kuyruklara girdim. Check in kuyruğu, pul kuyruğu, güvenlik kapısı kuyruğu, tuvalet kuyruğu, kahve kuyruğu, pasaport kuyruğu, uçağa binme kuyruğu... Sonunda burdayım işte! British Airways, koltuk no:19C. Sol yanımda tanımadığım 2 kişi sağımda koridor, koridordan sonra 19D'de Başak oturuyor. Onun ikinci benimse ilk İngiltere seyahatim.
20 dakika rötarla kalkıyoruz. Daha önce bindiğim THY uçaklarından daha az bakımlı bir alet bu. Servis arabaları mukavva görünümünde.
...uçakta yemek yemek sirkte numara yapmak gibi. 30x25 ebatında bir tepsinin içinde 3 ayrı kap+kapakları+kahve fincanı+meyvesuyu bardağı+ekmek+çatal kaşık bıçak peçete+tereyağ+reçel... ekmek kuru olduğu için her ısırışta üstündeki kabuk küçük parçacıklar halinde heryana dağılıyor. Evcilik fincanlarında içtiğimiz kahve ılık. Yumurta riskli görünüyor. Meyve ve yoğurtla olayı kapatıyoruz.
...hava açık. Bulutların üstündeyiz. Pencerelere uzağım ama kanatları görebiliyorum. Havalanmadan önce pilotumuz en seksi sesiyle "sizi güvenli bir şekilde indirmek için elimden geleni yapacağım" dedi. Nasıl hissetmem gerektiğine karar veremedim.
...inişe başladık. Kulaklarım zonkluyor. Boğazım düğümlenmeye ve kurumaya başladı. Arkamda oturan adamın dizlerini sırtımda hissetmekten yoruldum. Bu arada kara göründü!
İkaz ışığı sönene kadar kemerlerinizi açmayınız ve uçağı terketmeden cep telefonlarınıza davranmayınız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Hoş gelmişsin, dolu gelmişsin.
İçimden bir ses, "daha post vardır Ebru'da" diyor.
Yorum Gönder