Yıl yine ya 1997 ya da 1998.
Aynı minibüs hattına binmiştim.
Bu sefer, okuldan şehre dönüyordum.
En arka sıranın bir önüne oturmuştum bu sefer. Cam kenarı.
Arka sıraya iki tane kadın bindi. Orta yaşlarda olsa gerek. Tiplerine bakmadım. Arkama oturdukları gibi konuşmaya başladılar. Sanırım bir "ev gezmesinden" dönüyorlardı.
"Ev gezmesine" gittikleri kadın arkadaş,ı herahlde bunun canını sıkmış. Yanındaki arkadaşına kendi kocasını falan anlatıyordu. Evine misafirliğe gittiği kadının kocası sanırım karısıyla ilgilenmiyormuş artık (nereden öğrendiyse bunu) , "bak benim kocama, beni seviyor" diyordu. "O kendi kocasına baksın" diyordu. Merak ettim aslında bunları diyen kadını o sırada, arkama dönüp bakacaktım ama dönemedim.
O zamanlar, yanımda hep Walkman vardı, hani kaset çalar. Ondan vardı o sırada kulağımda. Ama şarkı arasına denk gelmişti herhalde sohbet (hani ses kısıkken dışardaki sesleri duymaya başlarsınız ya), Walkman'i kapattım ama kulaklıklarımı çıkarmamıştım. Herhalde ya beni "Walkman dinliyor, duymaz" diye düşündüler veya gerçekten de tüm minibüsün duyması için öyle yüksek sesle konuşuyorlardı.
Her iki durumda da hoşuma gitmedi.
İlla kimse dinlemiyor diye minibüste de dedikodu yapılmaz ki.
Normal zamanda da yapılmaması gerekir ya, neyse... İnsanlık bunu biraz geç de olsa keşfedecek bir gün. TV'ciler nasıl para kazanacak o günler geldiğinde, merak ediyorum açıkçası.
Cumartesi, Nisan 08, 2006
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder