Bu hikayemiz Denizli'den.
Bir gece, dolmuşa bineceğim. Gece dediysem, saat 21-22 civarı.
Lise'nin oralarda bir yerdeyim.
Orada tüm dolmuşlar Peugeot'tur. Sanırım İstanbul'daki "manevra kabiliyeti yüksek" dolmuşlardan ders almış olacaklar ki, en kütük araçlardan yapıylorlar dolmuşları. Bir de enteresanlığı vardır bu dolmuşların; inmek istediğinizde dolmuşun çeşitli yerlerine yerleştirilmiş, bildiğiniz kapı zillerinden vardır. Bastığınızda, şöför ilk durakta çeker kenara.
Eğer minibüs dolu ise, yolcu almaz transit geçer ve telsizle arkadakine haber verir; "Yetmişüüüüç! Saltak'ta Aygaz'ın önünde üç kişi bıraktım!"
Dolmuş durağında dikilen birisi, Peugeot markalı bir minibüs gördüğü zaman bir "el yapar". 10 Peugeot minibüs geçse, 9'u dolmuştur bunların zaten. Bazen benim gibi, görme bozukluğu yaşıyorsanız, okul servislerini de durdurmaya çalışmışlığınız var demektir. He he.
Akşam, dolmuş olduğuna emin olduğum (üzerindeki ışıklı tabeladan) Peugeot'yu durdurdum. Bindim. Meydana gideceğim. Ama bir gariplik var dolmuşta. Eski model bi Peugeot. İçerde de sigara kokusu var.
Yerime oturmamla fark ettim.
Şöförün arkasındaki koltukta, bir Ankaralı Turgut görünümlü adam oturmuş, elinde sigarası, içiyor!
Şöföre baktım, acaba farkında mı diye. Gayet de farkında ama şöförde de bir gariplik var. Deliydi sanıyorum. İki durak ileride durdu. Kapıyı açtı, indi şöför. Dışarıdan başka biri atladı bu sefer minibüsün direksiyonuna.
Şöförün arkasındaki koltukta, bacak bacak üstüne atmış Ankaralı Turgut kim acaba diyorum, elinde sigara, arada bir arkaya dönüp bakıyor. Ben varım dolmuşta, iki kişi de en arkada oturmakta.
"Acaba dolmuş diye herhangi bir servise mi bindim" diye şüphelendim. Etrafıma bakınıyorum, yoo bu bir bolmuş. Delikliçınar, Lise, Atatürk Caddesi falan yazıyor her tarafında.. "Uçakları, korsanlar kaçırır da; minibüsü-dolmuşu kim kaçırır yahu" diyorum kendi kendime. Pek tekin gelmedi o dolmuş bana. İndim, "Amaaan yürüyerek giderim" diyerek.
Denizli'de dolmuşu niye kullandığımı hala çözemiyorum zaten.
Beyoğlu İstiklal Caddesi'nin başından, Megavizyon'a kadar gideceğiniz bir mesafe sonuçta :)
En uzak mesafe de, İstiklal Caddesi'nin başından Tünel'e kadar (neredeyse).
Garip bir gün idi. Hala çözebilmiş değilim o dolmuşun hikayesini. İnen şöför deli idi, binenin de akli dengesinin yerinde olmadığını arkasında sigara içmekte olan adama bakıp da "beyfendi , dolmuşta sigara içmek yasak değildir" demek yerine önüne bakıp sürmeye devam etmesinden çıkarmıştım...
Bilemedim ben bu işi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Yorum Gönder