Çarşamba, Mayıs 03, 2006

"Çay Çay" (Vapur Hikayesi***)

- Çay çay?
- Sağol...

- Çay var çay çay çay...
- Yok sağol içmicez

- Çay var gençler!?!?
- Verme hayır tesekkürler...

- Çay..Çay Çay!
- Ver hadi tamam,
- E madem içicen ne bağırtıyosun....


Vapur. Burun, açık...

Sabah kabusuydu "Çay çay". İçmiyorumu anlamaz, dinlemez,
gözüne sokardı. Yaz kış burun açıktaydık. O da oradaydı, gezerdi aslında vapuru
ama orası onun bölgesiydi. Beyazımsıydı saçları, olur ya hani, beyaz değil ama gri de değil...
Herkesi tanırdı sanki, özellikle kalabalık grupları daha iyi bilirdi. Kalabalık dediğim de üç bilemedin dört kişi işte... Vapurda kalabalık sayılabilecek bir topluluk. İki kahkaha bir sessizlik sizi bilinir yapıverir vapurda oralıysanız ya, onun gibi.

"çay çay" bir selam gibi olmustu belki de...

- Sonra işte sabaha kadar oturduk, uyku akıyor gözlerimden resm..
- Çay çay!!!
- Yok sağol...
- Çay
- E ver hade bi tane..
- İç iç iyi gelir uykunu alır..

Selam gibi. Selamsız selamlaşma. Herkesle. Sırayla...
O kötü çayı hiç hatırlamadı damaklar, tek hatırlanan kulaklardaki sesti.
En kararlı adamın bile muhabbetini bölen, dönüp baktıran ses.

Sonra...

İtirazlardan sonra, nereye gidecek bu adamlar
ne yapacak bu insanlardan sonra...
Değişmesin vapurlarımızın sahipleri seslerimizden sonra,
sesimizin yetmediğini anladıktan sonra...

Çember sakallılardan sonra... inat etmenin yersiz ve gereksiz olduğunu anlamamızdan sonra...

"Çay çay" ve diğerleri yoktu sonra bir sabah. Şaşkınlıkla bakınıyorduk.
Ne kalkış kalkışa benziyordu, ne yolculuk yolculuğa.
Yanlış vapura mı bindik ne yaptık? Şoku atmak uzun sürmedi.
Alıştık her şeye olduğu gibi. Kapattık gözü kulağı elden ne geliyordu ki...

Yine sonra.

Taa o zamanlardan biri. Daha yeni.
Yanıma yaklaşıp "Çayçayy" dedi...
Vapur bizim oldu, dünyalar benim.

Bir çay söyledik, içtik, tadı berbattı, hiç umurumuzda değildi.
Uykumuzu aldı, bizi uyandırdı...

1 yorum:

Ned Dorsey dedi ki...

Askerdeki çay da berbattır. Ama ilaç gibi gelir.

Oh.

Erçin Bey, hoş geldiniz efem, nihayet. :)