Salı, Mayıs 02, 2006

Otobüs Hikayesi - Mektup


Yıl 2001 olsa gerek. Çapa civarında bir durakta bekliyordum. Otobüs geldi. Bindik. Doğal dürtü olarak "arkaya doğru ilerlemeye" başladım. Yukarıdaki şemada görebileceğiniz gibi bir sahne oluştu. Kırmızı (bir kız), hemen yanında sırtındaki siyah çanta ile görünen mavi (ben) ve koridorda ilerleyemediğimiz için oluşan kalabalık.

Kıza en yakın ayaktaki kişi ben olduğum için, onun yolu açmasını bekledim. Ama o bambaşka bir alemde idi. Çok kötü bir şey yaşamış gibi duruyordu. Arkasından dolanıp da geçmek istemediğim için ben de yanında dikilmeye başladım. Farkında değildi olanın bitenin. "İlerleyelim beyler" sesi gelmesine rağmen kızda bir değişiklik olmadı (Neden olsun ki, seslenen kişi 'beyler' diyor). İki durak geçtik mi, tam hatırlamıyorum ama kızın dikildiği koltuktaki yaşlı kadın kalktı. Kız, boşalan yere oturunca ben de ilerleyebildim. O "başka bir alemde yaşayan kızın" hizasında, ayakta dikilmeye devam ettim. Aslında, orada dikilmemin sebebi, kızın o halde olmasına sebep veren şeye dair kafamda fikirler üretmekti.

Çok fazla düşünmeme gerek kalmadı. İpuçları birer birer dökülmeye başladı.
Anlatıyorum şimdi.

O sıralar, Nokia markalı telefonların ekranında, telefon sahibinin ismini gösteren 'kelimeler' olurdu. Veya ekranda, tuttuğu takımın ismini görmek isterdi insanlar hani.. Kızın telefonu eline alıp saate bakmasıyla birlikte ben de ekrandaki ismi gördüm. Duygu, Simge, Özge (şimdi o ismi hatırlamıyorum) gibi bir isim vardı ekranda. Kız, tek kelime ile "berbat" bir durumdaydı. Hani otobüs kaza yapsa, otobüste bir olay çıksa, kafasını o yöne çevirip ilgilenecek gibi görünmüyordu.

Tam o sırada, dizinde tuttuğu çantasına gitti eli. İçinden bir mektup çıkardı. Zarfa baktı bir süre. Sonra zarftan yavaşça bir mektup çıkardı. Diplomat zarfa sığsın diye katlanmış bir mektup. Antetli bir zarf, antetli bir mektup.

İsmi yaygın bir şekilde bilinen bir eğitim kurumundan yazılmıştı bu mektup. Kurum ismi vermeyeceğim şimdi. Şöyle başlıyordu; "Sevgili Duygu, Simge, Özge... (telefonda hangi isim yazıyorsa, işte o kişiye sesleniyordu mektup)."

Telefondaki isim ile mektuptaki ismin aynı olmasından dolayı, Poirot'luğumu kutlarken mektubun devamını da okudum. Kızın, neden böyle bir ruh halinde olduğunu anlamak için, Poirot olmaya gerek yok tabi:

".. Kurumumuz, önümüzdeki sezon için sizinle sözleşme yapmamaya karar vermiştir. Şimdiye kadar okulumuza vermiş olduğunuz hizmetler için teşekkür ederiz...."

Bir süre mektuba baktı. Sonra katladı, çantasına koydu.
Otobüstekilerin bu olaydan haberi bile yoktu.

Hiç yorum yok: