Pazartesi, Aralık 17, 2007

biz öropadaykene:)


8 aralığı 9 aralığa bağlayan gece, siz akbildaşlarım muhtemelen uyumaktaykene kar, kış, soğuk demeden sırf otobüste için araştırma yapmak adına madrid'deyim.
(tamam biraz abartmış olabilirim, o muhteşem çikolatalı tatlılarla museo del prado'yu görmek istememin de bir miktar etkisi olabilir madrid'e gitmemde:))
sınırlı bütçelerimizin el verdiği ölçülerde üç gün boyunca gezmiş, tozmuş, yemiş, içmiş, özellikle de yemişiz veee dönüş günü gelmiş çatmış. son gün hostele para ödememek adına 12:00'da çıkışımızı yapıp sırt çantalarımızı, 21:00 sularında da kendimizi, bir arkadaşın arkadaşının evine taşımışız. arkadaşın evinde bir miktar uyuduktan sonra planımız belli:
elimizdeki, üç gündür tepe tepe kullanmaktan paçavraya dönüştürmüş olduğumuz, metro haritasına göre bulunduğumuz yerden (argüelles) metroya atlayıp 6 numarayla nuevos ministerios adında başka bir durağa gideceğiz, oradan da 8 numaraya binip havaalanına. buna göre, metronun 02:00'da kapandığını da hesaba katarak, evden 01:00 sularında çıkmamız gerektiğini hesaplamışız. 00:40'ta kalkıp (uçağımız 06:30'da kalkacağından ve havaalanlarıyla sınırlı deneyimlerimiz bize paramızla rezil olmanın bir manası olmadığını öğrettiğinden) sandviçlerimizi hazırlıyoruz ve evden ayrılıyoruz.
planın ilk kısmı evdeki hesaba uygun gidiyor, lakin nuevos ministerios adlı durağa geldiğimizde saat 01:56 ve ispanyollar dört dakikanın lafını etmeksizin metroyu kapatıyorlar.
metronun güvenlik görevlisine havaalanına başka nasıl gidebileceğimizi soruyoruz ve tek yolun taksi tutmak olduğunu bunun da 30 euro'ya falan patlayacağını söylüyor. tabii ki maceraperver türk gençliği olarak bunu haza kabul etmiyoruz ve kendimizi sokağa atıyoruz.
bulunduğumuz yer bir nevi dört yol ağzı ve dört bir yandaki durakları dolaşıp geçen otobüsleri durdurmaya, kelime ingilizce konuşmayan şöförlere derdimizi türkçe ve tarzancayla anlatmaya çalışmaya başlıyoruz. tam ben ümidimi kaybetmeye başlamışken birileri bizi bir otobüse doğru kışkışlıyor, otobüs şöförüne ispanyolca havaalanı diyoruz bize olumsuz birtakım işaretler yapıyor, neyse ki sonra arkadan biri çıkıp (sanırım ingilizce) bu meretin havaalanına değilse de ona yakın bir yere gittiğini, gecenin bu saatinde bundan iyisini de bulamayacağımızı açıklıyor.
otobüs gecenin içinde madrid'in (haliyle) hiç görmediğimiz yerlerine doğru yol alıyor, hava buz, yol bitmek bilmiyor, insanlar yavaş yavaş iniyor ve otobüste sadece biz üç ahbap çavuşlar kalıyoruz, şöför sorularımızı anlamak için herhangi bir gayret sarfetmiyor, neyse ki metro haritamız var, gittiğimiz yerden havaalanına en olmadı yürüyerek ulaşabileceğimizi hesaplıyoruz.
otobüs gideceği yere ulaşıyor sonunda: barajas diye bir yere geliyoruz. çift yönlü bir yol, durağın orda şöförleri sohbet eden üç otobüs, durağın az ilerisinde iki araçlı bir polis ekibince icra edilen çevirme dışında in cin çift kale.
hah, diyoruz, polis bulduk, en olmadı acır götürürler bizi havaalanına.
hava buzzzzz.
polislerden biri ortaokul seviyesindeki ingilizcesiyle ordan yürümek yahut taksiye binmek dışında bir seçeneğimiz olmadığını söylüyor. polislerin karşısında kaldırımda taksi beklemeye başlıyoruz. burdan 6 euro tutar demişler taksi için ve 30 euro'dan sonra artık bunu havada karada kabul etmeye hazırız, lakin taksi yok!
o soğukta belki 20 dakika bekliyoruz, bir yandan krize girmişiz gülmekten kırılıyoruz, polislere sandviçlerimizden teklif etsek bizi bırakırlar mı havaalanına, durdurdukları arabalardan biriyle bizi de yollasalar ya, vb fikirlerimizin hiçbiri mümkün görünmüyor, zira soğuğa dayanamayıp tekrar yanlarına gidip "burdan taksi geçmez mi?" diye sorduğumuzda, gayet rahat bir tavırla "yani geçer de bazen 10 dakikada bir, bazen 20 dakika sonra iki tane" şeklinde yanıtlıyorlar.
mesajı anında alıp havaalanına doğru yürümeye başlıyoruz.
neyse ki birkaç dakika sonra bir taksi beliriyor hızır gibi ve bizi havaalanına götürüyor.
11,50 civarında bir ücret ödüyoruz, polislerin bize söylemeye gerek görmedikleri üzere, havaalanına girmek için taksiciler ekstra 5 euro alıyorlarmış meğer (bizdeki köprü parası tadında) ama hiç gözümüzde değil havaalanına varmışız ama biz de bitmişiz zira..
havaalanında geçireceğimiz saatleri böylece yolda macerolarla değerlendirirmiş olduk, tavsiye eder miyim, etme mi:)

3 yorum:

Kırmızı Blog dedi ki...

hehe ucuz atlatmışsınız.. Kaybolmadığınıza şükredin. :D

Ned Dorsey dedi ki...

Ee ben bunun içinde hiç "Alaman otibisi" görmedim. Hani nerde "Alaman otibisi" maceroları?

şahika uğurlu dedi ki...

alaman otibisleri alamanyada, ass sonraaa:)