Cuma, Haziran 22, 2007

Cunda Yolu

Geçenlerde işyerinden 3 gün için izin aldım. Hafta sonu ile birleştirip 5 günlük küçük bir tatil yapmak niyetim. Bu tatil kararı, bir projemizin teslim tarihinin biraz ertelenmesi üzerine apar topar alınmış bir karar. Önceden planlama olmadı için hiç kimseye tatilden iki gün önce hadi benimle gel diyemiyorum, zaten kimseyle de organizasyon telaşına girecek halim yok. Gideceğim yere karar verip, bilet alıp, otel ayarlayıp, alıp çantamı gideceğim. İki arada bir derede, gitmeden işlerimi toparlayım falan derken, zaten tek başına bile gidecek yer belirlemek sorun, bir de bunun içine başkalarını katmanın alemi yok. Ama eşe dosta soruyorum, nereyi tavsiye edersiniz diye. Hoş benim belli bir tatil adresim var ama orası 5 günlük bir tatil için uzak biraz. Yaz sonunda gitmeyi planladığım uzun tatilde gideceğim oraya. Gidilecek yerler için kriterler; yakın olsun, denizi soğuk ve girilebilir olsun, ucuz olsun ve tenha olsun.

Sonunda bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Cunda adasına gitmeye karar verdim. Hemen otobüs bileti aldım, bir otelden yer ayırttım ve akşam yola çıkıyorum. Varıyorum ama nasıl?

Cunda yakın değildi. Harita üzerindeki mesafeye aldanmamak gerekiyormuş. Yol tam 11 saat sürdü. Ben Cunda Cunda diyorum, bir Allah’ın kulu da çıkıp ha şu Ayvalık Cunda mı, Ayvalık otobüsle en az 10 saat sürer demiyor.

Cunda’nın denizi girilebilir değildi. 5 günlük tatilimin ilk iki günü yağmur yağdı, sonraki iki günde aşırı derecede rüzgar vardı. Deniz aşırı dalgalı ve dalgalar denizin altında ne buldularsa üstüne çıkartmıştı. Son gün kısmen sakindi deniz ama bu seferde Marmara’ya bu kadar yakınken olmaması gerektiği kadar sıcaktı su.

Cunda ucuz değildi. Bu konuya girmeyi hiç ama hiç istemiyorum. Yapılacak ekstra hiç bir faaliyet olmayan bir yerde 5 günde o kadar para harcayabilmek gerçekten mümkün olmasa gerek. Ama harcadım işte.

Cunda tenhaydı. Hatta inler, cinler ve benden başka kimsenin olmadığı saatler yaşadım el kadar Cunda’nın sokaklarında dolanırken. Sadece bana tahsis edilmiş küçük bir kasaba, deniz ve sınırsız bir gökyüzü vardı.

Cunda’ya, önce Ayvalık’a kadar gidip, Ayvalık’tan da belediye otobüsüne binip, adayı karaya bağlayan köprüden geçerek ulaşıyorsunuz. Ayvalık – Cunda arası motor seferleri de var ama sezon açılmadığı için herkes otobüsü kullanıyor.

Ben sabah 8 sularında Ayvalıktayım. Belediye otobüsüne biniyorum. Bir sürü kadın. Sabahın o saatinde ne işleri olacağını tahmin edemediğim bir sürü kadın. Hani plaj çantaları falan olsa diyeceğim manyaklar kargalardan önce kalkıp, denize gidiyorlar. O da yok.

Bu arada Cunda el kadar dedim ya, evet merkezi, asıl eski tarihi evlerin oldu Cunda el kadar ama etrafı tam anlamıyla yazlık çöplüğü. Dağ taş panjurları sıkı sıkıya kapatılmış, üstüne bütün camlarında – üst katlar dahil -, klimaların binanın dışında kalmış taraflarında bile demirler olan yazlıklarla dolu. Kadınlar adayı karaya bağlayan köprüyü geçtikten ve yazlıklar bölgesine girdikten sonra üçer beşer inmeye başladılar otobüsten. Hala anlamsız bu hareketler. Yazlıklarda kimseler yok, ayrıca bu kadar çok kadının adada bu kadar çok arkadaşı olması ve hepsinin sabah kahvesine gidiyor olması da tuhaf. Bir de otobüsteki bütün kadınlar birbirini tanıyor. Hepsi sohbette.

Bu kadınlar neyin nesi?

Bütün gece bir damla uyku ya uyumuş ya uyumamışken, sabahın köründe sıkış tıkış bir otobüsün içinde, bir yandan kendimi bir yandan valizimi deli şoförün manevralarıyla savrulmaktan korumaya çalışırken, işte bu kadınların sırrını çözmeye çalışıyorum.

İneceğim yere gelip kadınların bir kısmıyla birden otobüsü terk edince dank ediyor kafam. Kadınlar için yaptığım yakıştırmalar yüzünden kendimden utanıyorum. Plaj sefalarıymış, sabah kahveleriymiş...

Meğer insanlar ekmek parası derdindeymiş.

4 yorum:

Mine Yaman dedi ki...

Ayvalık 10 saat sürmüyo ya, sürüyo mu? Ben en son 8 saatte gitmiştim, daha fazla olamaz ki, olmamalı...

Kedili Şeylerde Ne? dedi ki...

Minecim ben Ankara'dan gidiyorum, gittim yani. Bir daha gidermiyim peki? Asla. Cunda güzel bir yer ama 11 saat çekecek kadar da değil :)

Deniz Ural dedi ki...

Çalışmaya başladığımdan beri memnun kalınmayan, bir nevi boşa giden tatiller duyunca içim parçalanır oldu. Malum, bütün bir senenin 2-3 tatilinden biri.

Ama değişik yerler görmek için riske girmek gerek. Bu kez değil ama belki bir dahaki sefere. :)

Mine Yaman dedi ki...

Ay ne şaşkınımmmm..
Sanki herkes İstanbuldaymış gibii..
Pardon lilith :))

Denizzzzzzz,
voltran voltran voltran :D