Cuma, Ocak 18, 2008

Yalnızlık Akşamları

Eldivenler, atkım, yakası kaldırılmış paltom ve boynum olabildiğince yok olmuş bir şekilde büzülmüş olarak çamurlara basmadan sekerek yarı koşarak yarı hovering modda durağa doğru gidiyorum. Havalar malum hafif kapalı, hafif puslu, az biraz monet'nin "vanilya gökyüzü", çokca can sıkıcı ve iç karartıcı.. Nedense bahar geldiğinde o otobüsler kışın çamurunu atıp yıkanırlar ve üzerlerine güneş bahar güneşi vurduğunda bir ayrı parıldarlar yada bana öyle gelir bütün bir kış boyunca çamur ve pislikten boyaları ve renkleri görünmediğinden ve sanki sırıtıyorlarmış gibi gelir. Belki de psikolojim cansız nesnelerden tepkiler gözlemleyebilecek kadar da bozulmuş olabilir.
Kestanecinin yanından bu durumda geçerken o sıcacık kestane kesekağıdının cebimde oluşturacağı huzur bana çekici geldi ve kestaneler aldım kendime..
etrafa bakmadan ve buz tutmuş kulaklarım duyma yetisini kaybetmiş bir halde şansa bakın ki otobüsüm durağa giriyordu. bir iki sıçrama sonra koltuğuma kurulmuş avucumda sıcak kestaneler yolculara da fazla çaktırmadan cebimde kabuğunu ayırıp o lezzetli ateş parçalarını ağzıma atıyorum. bir iki derken bi 5 tanesini yemiştim ki buzları eriyen gözlerim etrafı kolaçan etmeye başladı ve diğer çift gözü buldu. 7-8 yaşlarında bir çocuk beni seyrediyordu. ben yedim o gözlerini ayırmadan bana baktı. kestaneler güzel, otobus rahat ve sıcak, çocuğun bakışları üstümde. bir kaç durak gittik. biraz sonra bir kadın çocuğu çekiştirdi orasını burasını düzeltti ve kalktılar ve gittiler. çocuk inip de beni göremez olana dek beni süzdü. rahatsız edici değildi, ama konuşan deliren bağıran çocukların yanında bir de bakan çocuklar var.. hele otobüste gelip de karşınıza oturunca neyse soğumadan bir kestane daha attım ağzıma ve bedenimle birlikte ruhum da erimeye başlamış olacakki kaykıldım yerimde ve boynumu gömüp kendime sarılarak gözlerimi kapattım. duyulan tek ses otobüs vites değiştirirken dişlilerin isyanıydı..

5 yorum:

parpalia dedi ki...

yazıyı okudum bekliyorumki
ha çocuga verdin verecen bi tane
verdin verecen
çocuk otobüsten indi
hala bi ümidim var
sonuç olarak
hepsini sen yemişin yaa

Hâlet-i Ruhiyem dedi ki...

sonuna gelirken hah tamam otobüsten indi çocuğa verdi diye düşünürken yanlış düşündüğümü farkettim..

Ned Dorsey dedi ki...

Kestane gösterip, kapıyı işaret etmek mi oluyo şimdi bu.
Nihaha haha diye de gülseydin, film kipi olacakmış neredeyse.

Çocuğa verseydin, annesi onu vermene izin verir miydi, orası da ayrı bir düşünce konusu olabilir tabii.

LaLe dedi ki...

böyle durumlarda tanımadığın birisine birşey ikram etme hamlesi, cebindeki kestaneden olmaktan daha zor gelmez mi insana..

Vatansız Kral dedi ki...

neden bu kadar ikram etmeye meyilliyiz ki anlamıyorum.. herkez bencil olsa daha az hayal kırıklığı ve daha az minnet ve de dolayısıyla daha rafine ve mutlu bir hayat olurdu ama utopya illa birileri empati kurarak yardım edecek ikram edecek hayal kırıklığında sinirlenecek ve savaşlar olacak ve ve ve..