Perşembe, Ocak 24, 2008

Danışman Taksici

Herkesin bir taksi hikâyesi vardır. İstanbul da yaşayanlar için bazen sinir bozucu nadiren de yüzlerde tebessüm bırakan hikâyeler.
İçi şans toplarıyla dolu bir keseye elini daldırıp nasıl bir sürprizle karşılaşacağını görmek gibidir taksi seçmek.
İstanbul trafiğini göze alıp bir vasıta kullanmak, bile bile lades demenin farklı bir yöntemidir. Gününün yarısından fazlası bu çıldırtıcı trafikte geçen şoförlere canını teslim etmek ameliyat masasında 15 saat geçirmiş bir cerraha “elin değmişken bana da basit bir bademcik ameliyatı yapar mısın” demekten hiç de farklı değildir aslında.
Taksi ye binme nedenlerimiz çeşitlidir. En sık rastlanan ise araç bulamama ve acele durumlardır. İki durumda da gergin olur bünye. Konuşmak istemez. Kafasını cama çevirir arada bir de taksimetreyi kontrol eder.
Bazen de bu kadarla kalmaz.
Ağır ilerleyen bir trafikte içeride çalan müziğin damardan akan kanın tam tersi bir yönde içine akmasıyla çözülüverir diliniz. Konuşmaya başlarsınız sizinle aynı aracı paylaşan trafik canavarınızla. Zaten o da bunu beklediği için çözülüverir dili. Birkaç dakika sonra kendi aracınızdayken lanet ettiğin şoförlerle aynı fikri paylaştığını görürsün. Artık o araç dışarıdan izlediğin sarı boyalı taksilerden değil kendi aracında acemi şoförlere ve ulu orta park eden araçlara sövdüğün araç oluverir.
Daha yolu yarılamamışken neredeyse tüm hikâyesini bilir; bir de üstüne kendi hikâyeni anlatıverirsin. Muhtemelen ya anne ya da baba tarafından hemşeri olduğunuz bu insanın kısa süreli dert ortağı, can yoldaşı, sarı boyalı evinin başmisafiri olursun.
Bugüne kadar birçok taksiciyle dünyayı kurtarmış biri olarak diyebilirim ki son yaşadığım deneyim hepsinden daha özel hepsinden daha farklı oldu. Genelde birkaç dakikalık sessizlikten sonra trafik sorunuyla başlayan sohbetler “ memleket nire?” sorusuyla derinlik kazanmış içinden çıkılmaz bir hal aldığı vakitte de varmak istediğim yere gelmemle son bulmuştur.
Geçenlerde gittiğim benim için önemli bir yeri olan görüşme sonrasında bindiğim takside yaşadıklarım ise farklı bir deneyim edinmemi sağladı.
Muhabbet her zamanki gibi yolun ortasında çaylakça park edilen bir araçtan açıldı. Zira tanışma ve kaynaşma evresinde seçilebilecek en isabetli konunun bu olduğu herkes tarafından bilinir. Tam trafik sorununu çözmüş ve de anne tarafından hemşeri olduğumuzu teyit etmişken taksicim asıl mesleğinin reklamcılık olduğunu söyleyiverdi. Gözlerim büyümüş önümde oturan göbekli adama baka kaldım.
Şuan ismini hatırlamadığım onun tabiriyle büyük bir reklam şirketinin kurucuydu kendisi. Gel gelelim şirketi kurmuş onu marka haline gelirmiş ve anlaşmazlık nedeniyle işi bırakmıştı.
Daha sonradan hayal gücünün de en az benim kadar büyük olduğuna inanacağım taksicim tekstil işine girdiğinden ve küçücük bir firmayı nasıl bir deve dönüştürdüğünden bahsetti. Birkaç dakika sonra bu şirketin herkes tarafından bilinen “dagi” adlı firma olduğunu anladım.
Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak anlattıklarına konsantre olmaya çalışıyor bir yandan da sıralarda çürüttüğüm kollarım için üzülüyordum.
Bu duygular içinde ilerlerken birkaç şirket ve önemli bir iki ismin daha geçtiğini duydum sadece. Yolun bitmesine az bir zaman kala bu acıya dayanamayacağıma kanaat getirip inmek istedim.
Ne var ki büyük şirketlerin doğmasına ve büyümesine aracı olan ama en iyi kazancın taksicilik olduğunu söyleyen taksicimin “ isterseniz sizi şuan yapılmakta olan İstanbul’un en iyi otellerinden birinin CEO suyla tanıştırayım dediğini duydum. Tabi İngilizcemin “veri guud “ olması şartıyla!
Ağzımdan çıkan son cümle “ very good very good “ oldu. Sonrasında ise taksici Turgay diye kaydetmemi istediği bir numarayı, telefonuma tuşlarken buldum kendimi.
Taksiden indiğimde 20 YTL karşılığında 30 dakika da preslenmiş bir danışmanlık hizmetinin yanında, Kariyer sayfalarında ilk iş deneyimlerinden bahseden insanlara karşın taksicisinden iş teklifi almış biri olarak hayatın benim için sürprizlerle dolu olduğunu düşündüm bir kez daha.

1 yorum:

Ned Dorsey dedi ki...

Burçin'e hoş geldin diyelim sevgili yolcularımız.
Kendimi "Burçin sınıfımızın yeni öğrencisi..." diyen bir öğretmen gibi hissettim şimdi:)
Olsun.


Taksilere eleman ilanları konmasını öneriyorum. Nasıl olur? Yolcular eleman ilanlarına bakıp dursunlar.