Pazar, Ekim 29, 2006

Sabah Çilesi

İşyerim Altunizade'de. Gayrettepe dolaylarında oturan iki kişiyle birlikte sabah akşam ortak taksi tutup işe gitme durumundayız. Sabahları ortak tutulacak taksiyi bulma ve 08:15 sularında birinci köprüden karşıya geçme konusunda ikna etme görevi benim.
Her sabah ayrı bir macera. En az 5 bilemedin 6 taksiyi durdurup içeriye adımımı atmadan hatta bazen sadece ön camdan kafamı uzatıp "karşıya gideceğim" cümlesini kuruyorum. Bazıları dürüst davranıp dönüş trafiğinin kasacağını söylüyor, ama çoğu mazeret uydururken mimiklerini öyle bir abartıyor ki, sabah sabah tiyatro...
"Karşı" kelimesini "Çarşı" anlayıp arabaya alan, Altunizade'yi duyunca afallayan da oldu. Yolun yarısında kartının olmadığını "farkedip" abuk subuk yerlerde indiren de.
Şoförün biri de 20 yıllık kuaför çıktı. Ense tıraşı muhabbetini dinleye dinleye geçtik köprüden.
Oğluna iş arayan amcalar da vardı.
Telefonda sevgilisine yalan söyleyen de. "Kadıköy'deyim aşkım..."
Sözlerimi Emrah'ın güzel bir şarkısıyla bitirmek istiyorum: "Hey hey heyyy taksi. Bütün işlerim gitti aksi. Heyyyy dur taksi."

1 yorum:

Ned Dorsey dedi ki...

Az kaldı..
Taksicilerle ilgili bir yasa olması lazım çünkü "kimse yalnız değil". Herkesin başına gelen şeyler bunlar..

İşin garibi her yolculuk sırasında "karşıya trafik var diye geçmeyen taksiciler de var be abi" diye hatırlattığımda "o serseriler yüzünden bizi de kötü sanıyorlar" diyorlar ama bilmiyorum onlar geçiyor mu karşıya?

Eh bu durumda da "güven" kurumu zedeleniyor. Birilerinin çıkıp bu işi bir düzene sokması gerekiyor. Öyle değil mi?

Köprüyü geçmeye de gerek yok. Bazen iki sokak öteye gitmeyi de reddediyorlar, bazen de yolun karşı tarafından çağırdın diye "ben ters yöne gidiyorum, kendi yönünden taksi çevir" diyorlar.

Empatiyle nereye kadar?