Pazartesi, Ekim 09, 2006

Ekspres otobüs arızası

Geçtiğimiz sene. Mecidiyeköy durağından ekspres otobüse bindik. İlkokul arkadaşımla denk geliyorduk o otobüste. O gün de denk geldik. Oturduk yanyana. Benim çanta okuma parçası dolu olur her zaman, ona da vermiştim okuyacak bir şeyler. TEM'den ekspres otobüs hızıyla eve dönüyoruz. Gün içinde yeterince bunaldığım için eve dönmeyi iple çekiyordum o zamanlar. O heyecanla nereye geldiğimizi bile kestiremeden bir baktık otobüs yolda kalmış. TEM'de gişelerin orada. İndik otobüsten bekliyoruz. Neyi beklediğimizi de bilmiyoruz.
Otostop yapalım desen, kim durur TEM'de?
Başka bir otobüsü bekleyelim desen, orası durak değil ve TEM'den geçen otobüs yok.
O sırada yanıma bir kamyon şöförü geldi. "Bauhaus'a nasıl gidebiliriz buradan acaba?" diye sordu. Adama tarif etmeye çalıştım ama sanırım anlamadı. O sırada kafamda bir ampül yandı ve dedim ki; "Arkadaşımla bizi yanına alırsan Bauhaus'un önüne kadar götürürüz sizi."
Biz iki eleman, geçtik kamyona. Kamyon Bodrum'dan geliyormuş. Şöför ve yanındaki yaşlıca adam, ikisi de karikatür gibi. Resmen karikatür. Birinin sadece gözleri çalışıyor, ötekinin sadece kulakları. Mesela telefon çalıyor, ötekisi bağırıyor şöföre "telefon çalıyoooo" diye.
Otobüsten hızlı gitmediğimiz gibi tırmanma şeridindeki bir TIR'dan da yavaş gidiyoruz. "Eh," diyoruz elemanla "yolda kalmaktan iyidir, en azından eve doğru ilerliyoruz."
Meğersem bu iki arkadaş Bodrum'dan İstanbul'a taşınan birilerinin eşyalarını getiriyorlarmış. Şöförün İstanbul'a ilk gelişiymiş, ötekinin gözlere güvenmediğim için sormuyorum bile. Bu iki karikatürden eşyalarını beklemekte olan ailenin de haberi var herhalde dakika başında telefon açıyorlar "neredesiniz" diye. Nerede olduğunu bilmeyen adam nasıl tarif eder nerede olduğunu? Edemiyor. Bana veriyor telefonu. Diyorum ki "siz merak etmeyin, biz Bauhaus'un kapısına kadar getireceğiz şöförü."
Öteki gişelere geldiğimiz sırada yanımızdan hızla bizim otobüs geçiyor. Yani o kadar yavaş gitmişiz ki. Hafif bir pişmanlık da yaşamadık değil ama bu iki karikatür amca ile de karşılaşmak akşamımızı aydınlattı. Otobüsteki tiplerin hiçbiri enteresan değildi.
Bauhaus'un önüne kadar geldik. Şöförü teslim ettik. Taksiye atlayıp siteye ulaştık. Ayrılırken "görüşürüz" demeyi de ihmal etmedik. Amcaların Bodrum'a nasıl döndüklerini de merak ettim.

Hiç yorum yok: