Bazen otobüse binip-inen bazı yolcuların, özel bir tiyatro tarafından "yolcuları eğlendirmek" veya "yolcuları düşündürtmek" gibi görevleri yerine getirmek için otobüslere gönderildiğini düşünüyorum.
Bu hissim dün gece zirve noktasına ulaştı. Otobüse bindiğim duraktan biraz ilerledik ki iki tane "genç" bindi otobüse. Sahneye çıkışları halk ile iletişimi becerebilecek kadar sıcak bir tarzda görünüyordu fakat... Sonrasında otobüsü ele geçirip insanlara "yaşam tarzlarını" göstermeyi tercih ettiler. Fakat bu hikayeyi "hayat tarzı" kısmını not etmek için değil son sahnesindeki "şok" için anlatıyorum.
İyi dinleyin şimdi.
Ellerinde bir kuruyemiş kesekağıdı ile bindiler. Kuruyemiş bittiği için kesekağıdını nereye atacaklarını bulamadıkları ve yere de atmak istemedikleri için (bilinçli toplum) ilkokul öğrencisi çözümüne yeltendiler. Bu yöntem şöyle çalışır: Çöpe atmak istediğiniz şeyi arkadaşınıza "bir fayda" olarak sunarsınız. "Al, sen ye biraz kuruyemiş" dersiniz ve karşı taraf paketin boş olduğunu görünce "bilinçli bir vatandaş" olduğu için onu yere de atamaz. Elinde "patlar".
Bu çocuklar da bu numara ile birbirlerini kandırdı fakat kağıt yanlarındaki boş koltuğa kaldı. (İnerken onu da aldılar, haklarını yemeyelim şimdi.) Sonra başladılar birkaç kız hakkında konuşmaya. Otobüs kalabalık değildi ama ona rağmen bağıra bağıra konuşmayı tercih ediyorlardı. Bir tanesi "peşindeki" kızdan bıktığı için öteki arkadaşına devretmeye çalışıyor. Öteki de "tamam, sen ver numarasını" deyip çeviriyor numarayı. Çaldırıp-kapatıyor. Sonra başka bir kıza geçiyor konu. Çaldırıp-kapatıyormuş kız bunu. Öteki de o sırada ikisinin de tanıdığı fakat pek çaldır-kapat yapmayan bir başkasını çaldırıp-kapatıyor. Gururla arkadaşına dönüp "bak, en fazla üç dakka içinde döner bana, biliyorum, bak, say, üç dakka..." öteki de "ver ben de çaldırayım" diyor. İkisi de çaldırıyor.
Sonra artık konuşmaları bu "üç dakka içinde geri dönülen" çocuk ele alıyor. Diyor ki "bak, şu kızı ara, adını bilmiyom ama öğrenirsin, çok güzel kız valla" diyerek arkadaşına numarayı paslıyor. Çaldır-kapat oyunu oynayan çocuk çeviriyor numarayı, başlıyor telefonda konuşmaya. "Ben bilmem kim (adını söylüyor)" karşı taraf kim olduğuna dair daha ayrıntılı bilgi istiyor herhalde, boyunu söylüyor telefona. "1.73 civarlarında" diyor. Arkadaşı gülmekten kırılıyor o sırada. Ekliyor "22 yaşındayım" diyor ve ben böylece tiplerinden çözemediğim yaş gruplarını öğrenmiş oluyorum. Karşı taraf telefonu kapatıyor. Bu bir daha arıyor. (Bu arada olanı biteni otobüsteki insanlar dinlemek zorunda kalıyor ve belki de içlerinden "gençlik bitmiş" deyip duruyor -iki tane dümbeleğin davranışlarına bakarak.) Karşı taraf telefonu yine cevaplıyor, ötekinin kahkahası arkadan duyulabilecek durumdayken arkadaşı ciddi bir şekilde konuşmaya çalışıyor fakat karşı taraf her seferinde "kimsin, nerden buldun telefonumu" diyor herhalde ki "numarayı veren" arkadaşı girmeye kalkıyor devreye. O sırada onun telefonu çalıyor, o "çoşkun" genç bir anda "uslu bir çocuk" haline dönüyor. Dükkandan arıyorlarmış, eve hala gitmediğini öğrenmişler de, nerelerde sürtüyormuş onu soruyorlar. (Eh, tabii bunu o kadar yüksek bir sesle söyleyemiyor). Bu olay gerçekleşirken telefondaki de aradığı kızın ismini öğrenmek için şu soruyu soruyor: "Ben sizin adınızı öğrenmek istiyodum. Adınızı söyler misiniz bana."
Ben de bakalım öğrenecek mi diye merak ediyorum. Öğrenemiyor.
Neyse bu kısımda olan bitene siz de şahit olmuşsunuzdur mutlaka bir yerlerde. Fakat şu son dakikada, tam inmelerinden önce gelişen olayı hiçbir yerde görmemişsinizdir, duymamışsınızdır belki de.
Üçüncü defa telefonu çaldırıyor fakat bu sefer telefona bir erkek çıkıyor herhalde ki bizimki ufaktan küfürlere ve tehditlere başlıyor.. "Bana bak," diyor, "otobüsteyim ben şimdi, burada olmasam gelirdim oraya". Sonra herhalde "ben kiminle görüşüyorum acaba" sorusu onun aklında da oluşuyor ve diyor ki "sen kimsin, telefona niye sen çıkıyorsun" diye karşı tarafa dikleniyor. Ve o sırada daha fazla kontör kaybetmeyeyim diyerek veya karşı taraftan yediği ama bizim duyamadığımız küfürlerden dolayı telefon kapanıyor. Arkadaşı merak ediyor. "N'oldu" diye soruyor utanma moduna girmiş çocuk. Biraz da korku kaplamış yüzünü ve (ustasının adını söyledi ama tam duyamadım) ".... aradı dükkandan, evi aramış, hala gelmedi mi bu eve, neredesin diye sordu" diyor.
İşte buraya dikkat:
Suratına telefon kapatılan ise neşesinden bir şey kaybetmemiş. "Herifin biri çıktı telefona, Türkçe bile konuşamıyor" diyor.
Aklıma ilk olarak bir "yabancı" fikri geliyor bu yüzden ama olayın öyle olmadığı bir dakika içinde ortaya çıkıyor. İnmek için düğmeye basıyorlar. Korku kaplamış bünyeye sahip çocuk gidip o kesekağıdını alıyor koltuktan ve sonra "nasıl yani konuşamıyor, hasta mı" diye soruyor.
Bunca zaman şu cümleyi duymak için mi seyrettim bunları acaba dedirten cümle işte o zaman geliyor:
"Köylü olm köylüüü, konuşmayı bile bilmiyo hayvan!" diye bağırıyor neşe içerisinde.
Ve iniyorlar.
"Şehirli insanlar"la aynı otobüse bindiğim için gurur duydum bir an. En azından konuşabiliyorlardı. Değil mi.
Ha bir de en baştaki hani "en fazla üç dakka içinde dönecek" olan kız da geri çaldırmıyor. Tabii bu konu gündeme gelmedi, merak eden olur diye söyleyeyim dedim.
Cuma, Ekim 19, 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
Nasıl tutabildin Ned kendini, ben olsan o sıpların peşinden iner evire çeivire döverdim ikisini de.
Ama aslında en güzeli, bu iki hıyarcanın telefon numarasını ele geçirip, sağa sola "bel fıtığı" ilanı gibi yazmak olurdu.
bi de
Ned ya biz sanki burda bi sen bi ben kaldık, nereyee kayboldu millet gene?
ya bende bu cocuklar gıbı olmak ıstıom
eelenmek ıstıom
elestırmek ıstemıom
baska bır dunyanın varlıını bılmek ıstemıom
ve yapttım herseyde haklı olduumu dusunmek ıstıom
banne yaa ben sıkıldım benım hayatımdam
ben o cocuklardan olmak ıstıom
hayatımdam heheh bence guzel oldu
bunu yenı bı kural yapalım
yapmazsak da sevdım ya gercı hehe
ben bkıorum ouorum gozlemlıorum
canım sıkılıo yazıom
canım sıkılıo yazmıom
ama burlardaım
herkes deısık yourt yıyo olabılır
sız yazarak yemee deam edın bence bıse de yourt cıkıo o zaman yıcek :)
Kaptan
Sen yine de Lilith gibi dusunme ve evire cevire dovme o cocuklari. Dayak ile adam olunacak olsa esekler ellerinden kitap birakmazlardi, di mi?
ilginç bir blog,yazıların hoşuma gitti.otobüs minibüs ve yan masa muhabbetleri hep hoşuma gitmiştir.
kolay gelsin allah sabır versin :)
: ) Niye dövüyoruz yaw? Ben onu anlamadım.
Blog o kadar "Ned Dorsey" görünmüş ki duyuşen tek başıma yazıyorum sanmış:)
Kaybolmaz kimse, bir durak ileride biner, iner, yine biner, yine iner. Otobüs yoluna devam eder.
Bende bu aralar malzeme biraz fazla birikmeye başladı. O yüzden tek başıma yazıyormuş gibi hissedebilirim:P
Teşekkürler Duyuşen. Tekirdağ'dan varsa hikayeler bekleriz. (Foto da olur.)
assss sonraaaa
şahika uğurlu alamanya otoboslarındaaa
assss sonraaaaa :)
Yorum Gönder