Cuma, Eylül 19, 2008

Ayağımın tozuyla...

Herkese selamlar. Sevgili Ned Dorsey'den sonunda bir davetiye kopardım ve koşarak gelip bindim ben de otipise. Hazır binmişken de ayağımın tozuyla bir otipis hikayesi, daha doğrusu şahit olduğum bir diyaloğu yazayım dedim. İyi okumalar.

Efendim malumunuz
Beşiktaş - Maslak (İTÜ kampüsü) otobüsleri, öğrenci yoğunluğundan dolayı özellikle sabahları epeyce kalabalık olur. Yine böyle bir sabah, Beşiktaş Alkım Kitabevi'nin karşısındaki duraktan yolcu alan bir otobüsün yolcuları olarak biz, o kalabalık arasında otobüse binmeye çalışırken kapıya sıkışan orta yaşlı bir teyzenin şoföre bas bas bağırması ile irkildik.

Birkaç dakikalığına herkes sustu ve teyze ile şoför arasında şöyle bir diyalog geçti:


Teyze
- Aaaaaaaaaaaaaaaaa!!!! Yeter ama yaaa!! Dolduruyorsunuz insanları konserve gibi, sonra üstümüze kapı kapatıyorsunuz. Olmaz ki canım, cık cık cık. İnsan bir haber verir en azından!!! İkidir kolumun bacağımın üstüne kapatıyorsun kapıyı!!

Şoför
- Ne yapayım abla, yolcu var, binmek istiyor. Binme kardeşim mi diyelim adama?

Teyze
- Yok yok, sizin saygınız yok kimseye. Taşımacılık bu mu? Düzgün hizmet anlayışı bu mu? (Bu arada konuşa konuşa arkaya doğru ilerliyor)

Şoför
- Yaw çattık yaw sabah sabah... Mır mır mır mır...

Derken otobüs Conrad otelin önündeki durağa geldi ve şoförden şöyle bir ses yükseldi:


Şoför
- Açıyoruuuuuuzzzzz
.....


Şoför
- Kapıyoruuuuuzzzz
.....


Bu "açıyoruz - kapıyoruz" olayı, taa Zincirlikuyu Köprüsü'nün altındaki durağa kadar devam etti. Zaten teyze de o durakta indi. Sabah sabah şahit olunmuş eğlenceli bir aktivite idi.

Hiç yorum yok: