Salı, Ağustos 05, 2008

datça palamutbükü..

neyse ki uçakla gidiyorum, yorulmadan yamulmadan 15 saat dirsek dirseğe sallanmadan varacağım tatil mahalline derkeeennn...

uyandığımda sabah saat 05:00ti, otele vardığımdaysa 14:30.. son hatırladığımsa, minibüsteki ceset olduğunu zannettiğim yerlilerden :) birinin bir ara canlanarak bastonuyla bacağımı dürtüp, "ablaa bi çekil de inelim" demesiydi.. tatil böyle başladı.

sabah yola çıkışımız erken olsa da mutluyduk. burcu'yu taksiyle aldım ve 06:00 havaş'ına bindik, uyuya uyuya yeşilköye gittik. Uçak yolculuğu kısaydı, sandviçler güzeldi, koltuklar rahattı, marmaris'e gidecek olan havaş çok rahat bulunur bir yerdeydi ve boştu. 08:50de havaş'ın içinde kalkmasını bekliyorduk, mutluyduk hala.. Arkadaşlar oradaydı, yanlarına gidecektik, deniz, güneş, rakı balık, türlü türlü lakırdılar.. aaaa bi baktık 09:40 oldu hala kalkmıyor havaş, neyse yol az diye düşünürken 1,5 saat süreceğini öğrendik, basit bir hesapla -ki daha karmaşığı bizi aşar, sosyoloji mezunuyuz neticede- marmaris'ten datça'ya gidecek olan minibüsü kaçıracağımızı anlamıştık.. olsun tatile gidiyorduk, hayat güzeldi,deniz, güneş, rakı, balık, arkadaşlar bekl... :(

11:00de marmaris'e ulaşıp değnekçi Salih abinin kişisel inadı yüzünden datça minibüsünü göz göre göre kaçırdığımızda, burcu kollarımı tutup bana mukayyet olmaya çalışırken havaya salih'e denk gelsin diye tekme salladığımı hayal meyal hatırlıyorum. Zorla çay içtik orda, gazoz içtik, su içtik, gözleme yedik, şeker, sakız falan aldık.. zorla.. :)

12:00de kalkacak minibüse -çok matah bi'şeymiş gibi rezervasyonla bilet alınıyor hem de- binmeyi başardığımızda herşeyin daha yeni başlıyor olduğunu henüz anlayamamıştık.. ama sonra onu gördük, direksiyonun yanında ön panelde sırtı cama, yüzü bize dönük oturan koala, panda, sincap karması; boynunda nazar boncuklarından yapılmış bir tebih vardı ve ağzı açıktı.. günün tek güzel ve komik olayıydı o.. keşke resmini çekseymişim di mi? neyse; keşkeyle ömür geçmez (yazar burada hayat dersi veriyor) Salih abi, şoför ve biletçi arkadaş toplanmış hararetle tartışıyorlardı, koaladan gözlerimi alıp onları dinlemeye başladım.

Salih Abi: şimdi bu kağıda göre 8, 10 ve 12 numaralar boş. kalkamaz minibüs.
Şoför: dur sayıyım ben bi.. (sayar) ama hepsi dolu
Salih Abi: ama kağıda göre boş, bak
Biletçi: ben de saydım, bence dolu
Salih Abi: allah allaahh bi terslik var.
Şoför: e doluysa kalkalım, saat 12:00yi geçti

(neeeee 12:00yi geçti mii??? e o zaman datça'dan kalkan palamutbükü arabasını da kaçırıcaz biz burcuu yaa, hem o 1,5 saatte bir kalkıyo ühühühühüüh)

Salih Abi: yok yok kalkmayın 3 eksik var, ben de sayıyım bi.. (sayar) evet yaa dolu gerçekten de (saymasalar anlaşılmıyor sanki yaa, bak işte doluysa doludur, bit kadar araba zaten)

üçlü anlaşmaya varınca araba kalkar. Fonda Belkıs Özener çalmakta, toz toprak yolda sallana sallana dirsek dirseğe gidilmekte ve akıldan belki de bir Zeki Demirkubuz karesinde bulunduğumuz geçmektedir.. ama "kestiik" diye bağıran olmaz ne yazık ki..

1,5 saat sürdü yol, ne eksik ne fazla.. ters oturan koala, panda, sincap kırmasının dili sanki biraz daha dışarı sarkmıştı, ya da bana öyle geldi..

13:30 palamutbükü arabasını korna çalarak ve el sallayarak durdurmayı başarıp, valizlerle koşarak bindiğimizde gene de hala mutluyduk.. biner binmez ayakta gidecek olduğumuzu fark edip burcuyla göz göze geldiğimiz anki bakışımızsa görülmeye değerdi. olsun tatile gitmekteydik; deniz, güneş, rak..

yolculuk 1 saat sürecekti ve minibüsün içi yaşadıklarını sonradan anladığım yaş haddini çoktan aşmış ve o sıcakta ne yaptıklarına ise hiç mi hiç anlam veremediğim yöre insanıyla doluydu. Ben önce cenaze arabası sandım aracı, toplu mezara gidiliyor da, fazla yer kaplamasınlar diye yatırmak yerine oturtmuşlar sandım ama yanılmışım.. bi ara arabayı durdurup, koşarak gidip fırından taze ekmek aldılar, arabayı durdurdular yaa, o sıcakta, biz ayaktayız ve köyde de ekmek var muhakkak. Bir kısmı turşu aldı mesela, biri de benzincide duralım diyip gidip torba torba bişiiler aldı.. biz ayaktayız hala, o sıcakta.. olsun gene de tatile gidiyoruz. deniz, güneşş.. neyse şimdi küfretmiyim..

14:30du motel'den içeri girdik.. sabah bir neşeyle "hoşgeldinizz" diye bizi arayan arkadaşlar çoktan güneşin altında pelte olmuş, bizden ümidi kesmişlerdi.


olsun tatile gelmiştik işte.. nasılsa yorgunluk geçecek, ortaya çerez olacaktı anlatacaklarımız..

zynp

5 yorum:

Adsız dedi ki...

bu kadar şanssızlık olmaz ki. Sizde bu şans varken çölde kutup ayısıyla da karşılaşırsınız korkarım =)
Deniz, güneş,kum,rakı...
her seferinde iyice kısalarak devam ediyor. Tatilden yarım gün kaybetmekte korkunç. Umarım tatiln devamı iyi olur

Ned Dorsey dedi ki...

hehe: )
hala orda mısın, döndünüz mü?
dönüş yolunu da alalım.

zzeinepp dedi ki...

döndüm döndüm :) arkadaş arabayla marmaris havaş'a kadar bıraktı da rahat geldim..
ama onurair rezaletini bi ara anlatırım, thy'ci olarak :))

otobüs'ü de özlemişim uzun zaman olmuştu..

Mine Yaman dedi ki...

hahahahaha koptum :)))

zzeinepp dedi ki...

gülme gülme yunan güzeli, ne çektim bi ben bilirim :))