Pazar, Haziran 29, 2008

Aşağıdakilerin Hepsi Yaşanmıştır

Uzun zaman oldu buraya yazı girmeyeli. Hani özleyen olur, arayan-soran olur diye bekledim. Ama yoook! Bi Allah'ın kulu gelmedi. Gelmesin. Ben camda oturur ve gelen geçen otobüse bakarım. Elbet bi el sallayan çıkar, dedim o da olmadı. Ay siz beni çıldırtcak mısınız? :)


I. Bölüm
Minübüs şöförü de aynen böyle, gereksiz yere sıcak havaya gerginlik katmakla meşguldü. İlk minübüs bizim mahallenin minübüsüydü. Mahalle toplanıp almamıştı canım. Sadece benim hergün gelip gittiğim hattı. Yol uzundu. İkinci araç tercihimi de minübüsten yana kullanacaktım. Otobüs kadar hantal, taksi kadar da pahalı olmadığı için oracıkta karar vermiştim ikinci minibüse. Daha biner binmez gideceğim yerin adını söyledim.

- Ihlamurkuyu'dan geçer mi?
- Geçer
- Ne kadardı?
- Bir altıyüz
- Gelince hatırlatır mısınız?
- &/+ Olur.

II. Bölüm
Minibüse bir arkadaşının yardımı ile eşyalarını yerleştiren kadın, bilmem nenin önünden geçip geçmediğini soruyor şöföre. Cevap bana verdiği ile aynı. Kadın tam inmek üzereyken şöför:

- Ab-laaa parayı vermedin!
- Şurdan şuraya para mı verilir ayol? Bizimde arabamız var. Hiç böyle şeyler yapmıyoruz. Terbiyesiz.
- Terbiyesiz sensin! Paran yoksa, yok de. Uzatmaa!
- Kaç para ha? Kaç para? ( Kadın bel çantasından para arıyor gibi yapıyor. Parasız birine de benzemiyor. Alışverişten geldiği de minibüse sığdırmadığı poşetlerden belli.)
- Verme lan! Verme! Sadakam olsun. İn arabadan be!
- Terbiyesiz, utanmaz! Şuncacık yola para almaya utanmıyorsun di mi? Bıdı bıdı bıdı (Sesler bıdırdama olarak duyuluyor. Bense şoklardayım.)

Bu sinirin üstüne adama hatırlatma yapıyorum. Ihlamurkuyu'ya geldik mi diye. Sinirle, daha çok var, diyor ve ben hemen susuyorum.

III. Bölüm
Şöför az evvelki olayı unutmadı. Birkaç olay daha oldu ve hepsini yüksek sesle yorumluyor. Bir bayan ve 5-6 yaşlarındaki kızı biniyor. Kız şöförün yanına geliyor ve şöförle diyalogları;

- Amca öne oturmak istiyorum ben
-Geç arkaya bee! Öne oturacakmış. Sonra bi kaza olsun, katil şöför desinler. Katil şöför, katil şöför!
"Anaya bak be? El kadar çocuk öne geçmek istiyo, istifini bile bozmuyo. Tabi bi şi olsa suçlu belli. Sorumsuzlar" Bu konuşmayı hemen arkasında olduğum için ben duyuyorum ama çocuğun annesi duymuyor. Şöför acayip sinirli. Bana dönüyor;

- Yana kaysana, millet otursun!
- Gelen yana otursun, ben burda oturmak istiyorum.
- Ya kay yana be! Allah Allah!
- Nereye oturacağımı söyleyemezsiniz! (Ama kayıyorum yan tarafa. Huzur bozulmasın diye mi, korkudan mı çözemiyorum. Hava gergin ve sıcak:))

IV. Bölüm
Şöför dikiz aynasından bana bakıp;

- Nerde incektin sen hamfendi?
- Ihlamurkuyu
- Geçtik orayı
- Anlamadım?
- Epey geride kaldı ora. Niye inmedin?
- &+%'3

Bi toparlıyorum kendimi ve minibüste benim dışımda 1 kişi kaldığını görüyorum. Ayağa kalkıyorum ve kendim bile inanamayacağım tuhaf bir sesle;

- Ya ama ama AŞKOLSUN YAAAAAA!
-Dur abla inme tamam. Ablaa dur bi. Adamda akıl koymuyolar. Sende inmedin ama orda. Katil şöför demek kolay tabi. Dur inme. Ben seni bırakacam gideceen yere. Koca kadın çocuğuna sahip olmuyoo, o kadar yani. Akıl koymadılar bende. Hergün aynı şeyler. Hele gözaçığa ne demeli? Dur ben biliyorum gideceğin yeri orda indirecem seni. Kadın param yok dese amenna. Dayılık ediyo utanmadan. Nerde inecektin abla?
- Negatiflik negatifliği çeker beyfendi. Olumlu olmayı deneyin! Yoksa bu işi çok sürdürecek gibi durmuyorsunuz. Hahh benim aradığım yer şurda. Müsaitse ben ineyim. Teşekkürler.

Nasıl inip, nasıl şükrettim anlatamam. Ihlamurkuyu'ya bir iş görüşmesine gidiyordum. İşten de görüşmeden de vazgeçtim. Otobüse binip Levent'e gittim. Otobüsteyken, yaptığım bir iş başvurusu için dönen ve CV'mi çok etkileyici bulduğunu söyleyen psikopat bir firma sahibi aradı. Bunu da başka zaman anlatırım:)

Salı, Haziran 24, 2008

....



"Buda Ne?" mi?
Bakınız...

www.dominox.com.tr

Çarşamba, Haziran 18, 2008

Takside fiş ne zaman istenir?

Nişantaşından Beşiktaşa inmeye üşendiğim ya da acil işim olduğu için taksiye bindiğim günlerden birinde İskeleye gelince fiş istedim abiden. Abi durağın taksisi, yakında komşu olucaz bilmiyor..
Hemen şikayete başladı:
- Nişantaşında da ışıklara gelirsin fiş isterler, şimdi seninki de öyle oldu dedi.
Anlamadım, zorluyorum;
- Nasıl yani, binince mi söylemek lazım.
- Tabii binince söyliceksin ki, taksici kendini hazırlasın, seni de getirene kadar yazsın, sen öle inerken söylersen ne istediğin yerde inebilirsin, ne de taksici sakin olur dedi.

Dövecek miydi beni?

Korktum, sustum...

Cuma, Haziran 13, 2008

Yine sigara hikayesi yine taksi

Son günlerde taksilerde bozuk para vermediğiniz zaman başınıza gelen "sahte para" hikayeleri, beni de etkiledi ve sırf para bozdurmak için, taksiye binmeden önce sigara aldım (3 paket - "satınalmayı öne çekme" yaklaşımı denebilir) sonra bu paketler elimdeyken taksiyi durdurdum. Şoförün duruşu bir tuhaf geldi. Az önce cinayet işlemiş de yola çıkıyormuş gibi kafası ve bakışları dağınık duruyordu.
Elimdeki paketleri görmüş olsa gerek ki, biner binmez "abi, şu yokuşu çıkarken birer sigara içelim" dedi. "O yolda polis yok."
Meğersem sigarasızlık başına vurmuş adamın da, o yüzden o haldeymiş.

"İyi" dedim, "sen iç". Ben yakmadım. Sonra merak ettim.
- Şimdi polis görse, ceza kesecek olsa, ikimiz de içiyorsak, kime kesecek cezayı diye sordum.
- Benim cezayı plakama, seninkini de kimliğine keser. Dedi.
- Hmm dedim.

Oradan başka konuya geçti. "Abi, bizim patronun yedi-sekiz arabası var (taksi olarak) onların içinde bir defa bile ceza gelmeyen araba benimki" dedi. Kafamı salladım. O devam etti: "Diğer arabalar hep kırmızı ışıkta geçmekten, hatalı sollamadan, U dönüşü yapmaktan falan ceza yer, ben bir kere bile yemedim."

- İlk cezanı bu sigarayla almayasın sakın, dedim.
- 'Yazsın ya, bana ne. Ben ceza kesilirken öyle polise gidip "abi yav, yapma yav" falan diyenlerden değilim. Cezam neyse, alırım makbuzu, giderim patrona, yarısını sen öde, al benim payım da burada diye parayı veririm' dedi.

Benim kafam biraz karıştı. "E hani sen hiç ceza yememiştin aga" diyecektim ama, baktım bakışlar sigarayı içmesine rağmen düzelmiş değil. Boşver dedim. Zaten ineceğim yere az kalmıştı. Sohbete dalmayalım o kadar deyip, vazgeçtim. Az ileride de indim.

Salı, Haziran 03, 2008

St. Petersburg'da "büyüklerimi saymak"



Hikayemiz taa St. Petersburg'dan, Atilla İlhan'dan. Ayrıca sanırım blogumuzdaki ilk troleybüs girişi de bu oluyor. Teşekkürler Atilla İlhan.

İlkokullarımızın, okula giriş parolası vardır, "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlayıp devam eden..
Malum "and"ın içinde "yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak" kısmı vardır ya..
işte bu kısım, bizim kültürümüzün bir parçası olarak, kanımıza dahi işlemiş. Biz büyüklerimizi hep sayarız hani..
Ben küçükken büyüklerimizi sayma olayını en çok otobüslerde yaşardım.
Hiçbir zaman oturarak gittiğimi hatırlamam evimize, hep büyüklerimi sayardım! ( kaç taneler diye :p )

St.Petersburg'da yaşayan bir Türk olarak, şehre ilk geldiğim günlerde "andımız"a inat, yaşayan insanlar gördüm burada..
Gençler değil, aksine yaşlılar.. Otobüste, troleybüste, tramvayda, metroda hiç fark etmez..

Elinde pazar arabası ile, beli bükülmüş ve önünde duran otobüsün üç tanecik merdivenini nasıl çıkabilirim düşüncesi ile duraklayan bir babuşka (yaşlı nine) görürsünüz şehrin herhangi bir durağında.. Bu halde onu gören ben, otobüsten inip yardıma meylederim lakin kendisinden beklenmeyen bir çeviklikle, eliyle reddeder beni, gözümün içine bakarak kızgınlığını ifade eden şeyler söyler.. Tam anlamam ama ters bir şeyler olduğunu düşünerek yerime geçerim.. İlk adımı atması en zoru olanıdır onun için, çünkü arkasındaki pazar arabası ile birlikte adımı attıktan sonra dengede durabilmesi, o yaşlı bedene zor gelir. Ta ki, içeri girer, 1-2 dakika soluklandıktan sonra, kafasınını yerden kaldırır ve etrafına göz atar. Kendisini süzen bakışlar arasında, bir tane insan kalkıp da yer vermeye niyetlenmez, üstüne üstlük benim kalkıp yer vermeye kalkışmam, başka bir anormalliğin başlangıcıdır, otobüste.. Babuşka, bir burun kıvırır ki, mimiklerinin kahrından erir gidirsiniz, o kadar ezer sizi bakışı ile.. Kalkmam yerimden, zaten şaşkınlıktan çakılıp kalmışımdır, nereye kalkayım..

Sonraları dillerini de anlamaya başlamakla birlikte, şunları da duymadı değilim: Metro kapısında: "Git ordan genç adam, tek başıma kapıyı açamam mı ben, niye tutuyorsun"
Bir kez daha yer verme girişimi: "Tamam tamam, görmüyor musun, duruyorum ayakta"
Bir diğerinde: "Otur otur, sen daha yaşlısın benden!"
Bu gibi laflar.. Pek sık karşılaşırsınız bu durumla..

Yerinizi kabul eden ama bir teşekkür dahi etmeyen insanların yanında, çok medeni, çok tontonlarını da görürsünüz, gözlerinin içiyle gülerler size teşekkür ederken..
Ne olursa olsun, kanınıza işlemiştir bir kere "andınız".. Otobüste, troleybüste, tramvayda, metroda..
Fark etmez, neler duyacağınız umrunuzda değildir, kalkarsınız hemen yardım eder, ya da yer verirsiniz babuşkalara.. Deduşkalara..

Biliyorum neden böyle bu insanlar diye düşünüyorsunuz.. Ben de merak ediyorum..

Kız mı, Erkek mi?

Ellerimizde 'T cetvelleri', bölümün en 'baba' derslerinden birine girecek olmanın stresi ve uykusuzluğuyla durakta bekliyoruz. Çok geçmeden otobüs geliyor. Daha otobus durağa gelmeden şöför abimizle göz göze geliyorum; Cem Yılmaz'ın az gelişmiş versiyonu diyebileceğimiz bir tip. İlk görüşte elektrik alıyorum yani (yanlış anlaşılma olmasın=))

Derken bir elinde 'T cetveli', diğerinde koca koca A-2 kağıtlar olan ve her halinden öğrenci olduğu anlaşılan arkadaşım otobüse biniyor. Ve o 'muhteşem' diyalog gerçekleşiyor;

- Bir öğrenci abi

- Ne?

- Şey, bir öğrenci abi işte!?!

- Öğrenci öyle mi? Eminsin yani..

- Eminim, evet!

- Hımm, peki şey, kız mı yoksa erkek mi?

- !!?!!

Bu diyalogtan sonra epey gülüyoruz; ne stres kalıyor, ne de uykusuzluğun verdiği yorgunluk. Tabi aynı şeyi arkadaşım için söyleyemiyorum=))

IETT



iett linki: Burada.

Pazartesi, Haziran 02, 2008

Taksi Hikayesi - Klimanın Gazı

Hikayemiz Osman'dan.

Geçen gün Istanbul'da, Cumartesi sabahı kalktık kahvaltıya gidiceğiz bir arkadaşımla. Hava inanılmaz sıcak. Taksiye bindik. Taksi de hayvan gibi sıcak. Anladım ki gideceğimiz yer en az 20 dakika ve bu gidişle ulaşana kadar sucuk olacağız. Dedim ki içimden "bu taksi klimayı benzin yakıyor diye açmıyor, ben iyisi mi buna birkaç YTL fazla vereyim, o da klimayı açsın. Şoföre döndüm ve daha "Abi klimayı bir açars.." dememiştim ki... Şoför amcam lafımı direkt olarak kesip ekledi: "Abi klimanın gazı bitti".. Ben kafa salladım ve devam ettim..."Bazı şoförler fazla yakıyor diye klimayı açmıyorlar, ben sana fazladan 5 YTL versem açar mısın?".. Cümlemi bitirmemle birlikte şoför amcamız gözlerimin içine baktı şöyle bir....(Yalancı durumuna düşmek mi daha iyi yoksa 5 YTL mi diye kafasında 2.5 saniyelik bir hesap yaptı, baktı ki kurtarmıyor bastı klimanın düğmesine) ve ben klimanın üflemesinden neredeyse koltuğuma yapıştım. Serin serin gittik gideceğimiz yere... Sağolasın tartışmasız yalancı şoför amcam benim.