Pazartesi, Nisan 28, 2008

Otobüsler ve Metrolar


Alphan Manas'ın blogundan görüp de ulaştığım bir yazı. Bir kısmı otobüste blogu için çok daha fazla çekti dikkatimi.
Bir kısmını buraya taşıyorum. Orijinal hali şurada.
30 Mart 2008'de Hürriyet IK'da yayımlanmış.

Salı, Nisan 22, 2008

dolmuş mu dolmamış mı?

"dolmuş"; adının sonuna kadar hakkı çıkarılarak kullanıldıgı güzide şehirimiz istanbul'un gözde ulaşım aracı..belki de bir türk icadı..
geçen gün yine dolmuştayım. dolmuşumuz barbaros bulvarından yukarı tırmanıyor, her zamanki gibi ayakta yolcular var..polisin ayakta yolcu görünce ceza kestiğini bilen şöförümüz polisin kenara çek işaretini görünce şaşırmış olacak ki fren yerine gaza basıyor. dolmuş iyice hızlanıyor, hadi bakalım gidiyoruz! ne güzel bugün rutinin dışında bana da macera oluyor diyen bende bir gülümseme. derken polis arabası peşimizde, belkide günlerdir sessiz kalan sireni hevesle çınlıyor. meksika sınırına daha çok olduğunu farkeden şapşik şöförümüz her nasılsa kenara çekiyor. ceza konusunda polisle pazarlık yapan şöförümüz isteyen insin diye dolmuşun kapısını açık bırakıyor.. ama ne oluyor? dışardan başka yurdumun insanları dolmuşa binmeye devam ediyor..pazarlıkta olan şöför sesleniyor: "kardeşim binmeyin, ceza yedim yahu!"; yurdumun insanı cevap veriyor :"ee içerdekiler direk mi onlar binmiş bizim ne suçumuz var!". herkesin haklı olduğu bir ülkede yaşayan ben, yine geç kalıyorum işe ama bugün bahanem hazır. şöför cezasını ödeyip geri geliyor ve inadına polisin gözününün içine bakarak, olan oldu zaten diye dolmuşu iyice doldurup yoluna devam ediyor..

Pazartesi, Nisan 21, 2008

Blog Ödülleri Başladıııııı


Blog ödüllerinde (aday gösteren arkadaşlara da teşekkür etmiş olalım) oy kullanma dönemi başladı. 5 Mayıs'a kadar www.blogodulleri.com adresine gidip, sisteme bir mail adresiniz ve şifreniz ile kaydolduğunuzda oy verme işlemini gerçekleştirebilirsiniz.

Önemli hatırlatma: Her kategoride yalnızca bir bloga oy verebiliyorsunuz. O yüzden, dikkat!

Otobüste blogu, yarışmaya "komünite/topluluk" kategorisinde aday oldu. Oylarınızı bekleriz.

Cuma, Nisan 18, 2008

:)

Otobüse binen yaşlı teyze, akbili basarken şoförle konuşuyor.
-kaç yaşına gelince bize bedava olacak otobüs?
-teyze sana can feda, ölene kadar bedava olsun.
-çok bişey kalmadı zaten!

:)))

Perşembe, Nisan 17, 2008

Beterin beteri

"Beterin beteri vardır" diye boşuna dememiş atasözü.

Az önce okudum, Thailand'ın başkenti Bangkok'ta son birkaç yıl içinde trafik yüzünden binlerce kadın arabalarda doğum yapmak zorunda kalınca... Thailand polisi doğum vakaları için de eğitilmiş. Polisler trafikte doğum yaptırabilecek eğitime sahipmiş.

Vay be.

Pazar, Nisan 06, 2008

Okeye dördüncü, takıma futbolcu lazımsa...

Hikayemiz İlker Kurt'tan.

Aylardan kış; her zamanki gibi Gültepe'deki evimden sabah 08.30'da Bahçeköy'deki
iş yerime gitmek üzere yollara düşmüşüm. 4. Levent'te 42 M'de nasıl olur da bugün oturacak yer bulurum planlarıyla binmiş ve ne yazık ki "arkaya doğru ilerleyelim kardeşim" sesleri eşliğinde otobüsün en arkasını bulmuşum. Bulmuşum ama arkada ateşli üniversite öğrencileri devamlı sohbet ediyor ve bu sohbet arasında gençlerin futbol muhabbetlerini dinliyorum. Yok GS yok FB derken muhabbet akşam yapacakları halı saha maçına geliyor. Yine yeneriz, yeniliriz, sen şurda oyna, ben burda oynayayım derken birden kadroda bir eksik olduğu ortaya çıkıyor. Elemanın biri akşam olmayacakmış ve
bunu o sırada bildiriyor. "Yapma oğlum ne yapacaz şimdi nerden adam bulacaz nasıl olacak zaten kış günü, kimse gelmez falan filan" derken bir anda kendimi muhabbete girmiş buluyorum- ben oynarım diyorum. Hop bilader sen de kimsin demeye gerek kalmadan biraz mecburi, biraz da heyecan arayışı, belki de kaleye geçer biz de kaleci derdinden kurtuluruz hesapları ile gece 12.00-01.00 saatleri arasında oynanacak maç için sözleştik.

Sonuç: Maçı aldık. Her hafta kadronun aranan adamıyım. Kaleye de hiç geçmiyorum. Kendinize güveniniz varsa halen her hafta devam eden maçlarımıza bekleriz.


Otobüsler, sadece bizi işe/eve götüren vasıtalar değil. İşte böyle hiç beklenmedik şeylere de sahne olan hayat araçları. Geçtiğimiz günlerde Lale'nin anlattığı hikaye, bir otobüste de yaşanabilirdi. Hiç farkı yok. Hepsi toplu taşıma araçları. Takside tek başınıza otursanız da, sizden önce başkaları da oturuyordu o koltukta ve siz indikten sonra yine bir başkası oturacak...

Bu hikayeyi ağızdan duymuştum, "bu hikaye tam bloglamalık" demiştim. İlker de eline sağlık, yazıp gönderdi. Biz de paylaşıyoruz.

Bu blogun amacı da bu.

Cuma, Nisan 04, 2008

Türk Şoförü...

Buna benzer bir resim bir ara fwd olarak dolanıyordu galiba ama bugün Ulus-Elvankent dolmuşunda görünce bunu da paylaşayım dedim. Şoförlerimize burdan saygılarımı sunuyorum:)
Bu arada kaptan ben müsait bir yerde ineyim, zira 12 nisanda askere gidiyorum ve nizamiyeden içeri otobüs almıyorlarmış:) Söz, ilk fırsatta tekrar bineceğim otobüse:)
Anıtpaşa Dinlenme Tesisleri teşekkür eder, iyi yolculuklar dileriz:)